14

181 23 12
                                    

Rin, İsagi'den gelen ani teklif karşısında ne diyeceğini bilememişti. Birkaç saniye süren, bozmaya cüret edemediği sessizliğin ardından onaylar bir mırıltı çıkmıştı dudaklarının arasındam.

İsagi'ye olan umudunun tekrar yeşermeye başladığını son zamanlarda fark etmesi, Rin'i 2 yıl öncesine götürüyordu. Sae'nin okumak için gittiği ünlü İspanyol okulundan döndüğü gün ettikleri tartışmanın etkileri Rin'de hala gözlemlenebilirdi o zamanlar. Abisiyle ortak hayalini paylaştıkları meslekten vazgeçtiğini görünce başına giren ağrıyı hala hatırlıyordu.

Tüm hayatını abisi için yeterince başarılı olmak için geçirmişken, yetersizliğinin yüzüne vuruluşu Rin'i fazlasıyla etkilemişti. Hayatını yalnızca ders çalışmaya adadığı 2 senelik dönemin ardından İsagi ile tanıştığında, ilk defa yeterince iyi hissetmişti. Duygularını belli etmek için fazla korkak ve çekingen, ama dışarıdan görüldüğü kadarıyla bir o kadar da girişken ve sözlerini sakınmayan biriydi. İsagi için "yeterli" bir erkek arkadaş olamayacağı korkusu zihninde her zaman cirit atıyordu.

İsagi'nin sınav senesinde ondan uzaklaştığını elbette anlamıştı, yine de derslerine odaklandığını düşünmeyi tercih etmişti. Hem, bu sırada kendisi de derslerine yoğunlaşıp, İsagi'yle vakit geçirirken gerisinde kaldığı programına daha da gecikmeden devam edebilirdi.

Böylece ikisi arasındaki mesafe çoğalmış, ikisi de kendi işlerinde kaybolmuştu resmen. Yine de Rin, İsagi'nin ona mesaj atmasını, ayarladığı randevuları, çoğunlukla korku filmi izledikleri film gecelerini ve kalan çoğu şeyi özlüyordu. Ama gururu ağır basıyordu. Ya aşk, ya gurur diyordu, zihni ona. Ya gururunu bir kenara bırakırsan ve aynı şeyleri tekrar yaşarsan?

Sınav günü İsagi'yi beklemişti sınav boyunca. Girişte görmese bile geciktiğini düşünüp sınav bitiminden sonra yarım saat kadar daha beklemişti. İsagi burada falan değildi. Günün geri kalanında, okul idaresiyle yaptığı uzun konuşmaların ardından öğrenmişti İsagi'nin, önceden kararlaştırılan okuldan farklı bir okulda sınava girdiğini. Saatlerce güneşin altında umutla gelmesini beklemiş olması bir yana, İsagi'nin ona bu bilgiyi vermeyişi onu daha çok sarsmıştı. Gelmesini istememiş miydi?

İsagi attığı mesajlara bakmamaya devam ederken, 2 ay boyunda aklından çıkaramadığı, Rin'i içten içe yiyen düşünceleri yüzünden ders bile çalışamıyordu. Yazın sonuna gelirken kararını vermişti. Aşkı seçecekti, gururu bir kenara bırakıp. Gururunu ikinci defa yok sayarken tek umudu bir karşılık alabilmekti. 2 hafta boyunca yazdığı onlarca mesaj ve 1 ay süren sessizliğin ardından aldığı haber elde ettiği tek şey olmuştu.

Sae'den aldığı haberle, daha henüz etkilerini üzerinden atabildiği duruma tekrar düşeceğini bilemezdi elbette. Sevgilisi, İsagi, hiçbir şey söylemeden ülkenin diğer ucundaki üniversiteye gitmişti. Özellikle de Sae'nin okuduğu üniversiteydi. Kafasında kurduğu senaryolar onu içten içe yiyordu. İsagi'nin istediği okul kendi şehirlerindeydi, neden haber bile vermeden gittiğine anlam veremiyordu.

Okulu tekrar açıldığında bunları bir kenara itip derslerine, yapacağı başka hiçbir şey yokmuş gibi, odaklanmaktan başka çare bırakmamıştı kendine. Hem kafasını dağıtıyor, hem de başarı yolunda tırmanıyordu.

Günler haftaları, haftalar ayları kovalarken üniversite başvuru zamanı da gelmişti. İstediği üniversite Sae'nin ikisi küçükken hedeflediği, sonradan vazgeçtiğiydi. İsimlerine bile dikkat etmeden, yalnızca adı olduğunu bildiği okullara da başvuru yapmıştı her ihtimale karşı.

Başvuru sonuçlarının açıklandığı gün de bir kez daha yıkıldığı gün olmuştu. Onca uğraşa rağmen yapamamıştı. Abisini geçememiş, üstelik onun okuduğu üniversiteye kabul almıştı. Bu, eski sevgilisiyle de aynı okulda okuyacağı anlamına geliyordu ve onu zamanında inciten iki insanla da aynı yerde okumaya nasıl katlanacağı konusunda endişeliydi.

Çözümü, İsagi'yi okuduğu süreç boyunca rahatsız etmekte bulmuştu birnevi. İntikamını alacak, kendisine ne hissettirdiyse aynılarını İsagi'ye hissettirecekti. Senenin başından beri aklına koyduğu şeyi yapmak şimdi zalimce geliyordu nedense. Bir fark yoktu aslında. Ama İsagi'ye, annesiyle alakalı ona açıldığı günden beri içinde biraz sempati beslemeye başlamıştı ki bu, bu konumdayken iyi bir şey değildi. Bu sefer gururu seçmek zorundaydı. Gururu seçmek zorundaydı ki bir kez daha duygularının onu ezmesine izin vermesin.

İsagi'nin teklifine neden olumlu yanıt verdiğinden de emin sayılmazdı. "Annelerimizi" demişti, İsagi. Rin, elbette İsagi'nin neyi kast ettiğini biliyordu ve bu teklif, ilk duyduğunda kısa bir süreliğine de olsa kalbinde bir ağrı yaratmıştı. Rin'i, annesinin yanına götürecek kadar özel görüyor muydu ki? Rin'in annesi İsagi'yi hep çok severdi, bu yüzden o konuda bir sorun olmayacağının farkında olmak da onu bir nebze rahatlatıyordu.

Hızlıca tarihi kontrol etti. Haftasonu yarındı. Bu gece trene binmelilerdi, yarın geçe kalmamak için.

Küçük çantasına kıyafetleri özenle tıkıştırırken telefonuna gelen bildirimin muhtemelen İsagi'den olduğunu düşünüyordu, ki yanılmamıştı da. 1 saate odada olacağını, 2 saat sonra da yola çıkacaklarını söylüyordu. Daha zamanının olduğunu bilmenin getirdiği rahatlıkla işlerini daha ağırdan almıştı Rin.

Dediği gibi 1 saate yakın sürede odada olup çantasını hazırlaması da 15 dakika kadar sürmüştü İsagi'nin. Bir şeyleri organize etme konusundaki kabiliyeti Rin'inkinden üstün olmuştu hep. Rin, kendisinin 1 saatte, eski sevgilisininse 15 dakikada hazırladığı ve yan yana duran iki çantaya sırayla bakarken kendisinin neyi kaçırdığını düşünüyordu.

"Ne zaman çıkıyoruz?" İsagi'ye dönüp konuştu. Telefon konuşmasından beri ilk sesli iletişimleriydi. "Birazdan çıksak iyi olur, gecikmeyelim. Yol uzun zaten." Başını sallayıp ağır adımlarla kapıya yöneldi Rin.

Bu 2 günün nasıl geçeceğini kestirmekte zorlanıyordu.



mrb
hava sicak
cumle-kelimelerde yazım yanlısı ya da anlatım bozukluğu olabılır
onun ıcıj ozur dılıyorum sımdıden

better than me, rinsagiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin