İnsan, pek çok zaman fevridir. Anlık karar verir, anlık uygular. Düşünmez, düşünse çözülür hâlbuki her şey. Korkar. Eylemsizlik anında gelebilecek olası bir beklenmedik tepkiden. Belki korkar, kızar, kırılır. İnsan duygularıyla hareket eder. Korkar, kaçar. Kızar, bağırıp çağırır. Kırılır, terk eder. Üzülür, bağlanır kopamaz. İnsan, duyguları olmadan bolluğun içindeki hiçlikten farksızdır. Zekidir, mantıkçıdır, iyi işler çıkartır ortaya. Tatmin eder başarısı insanı. Ama güvendiği birinin olmayışı her zaman yalnız bırakır onu. Birini sevememek demek sevildiğini hissetmemek demektir. Tüm o başarının arkaplanında günden güne artan buhran ve yalnızlık insanı en duygusal haline iter. Ardından yine başarısızlık gelir. Duyguları olmayan insan bir hiçtir. Duygularıyla insan her şeydir.
Rin günlerdir etrafta sinirden volta atıyordu. Duygusuz görünen duygusallardandı kendisi. Dışa yalnızca hırs ve öfkesini yansıtmanın ona daha az zarar verdiğini gözlemlediğinden beri kalan duyguları göstermekten çekinir olmuştu bir parçası. Üzüntüsünü de kırgınlığını da öfkesine yorar olmuştu. Şimdi içinde biriken onca duyguyu nasıl yansıtacağını bilmemenin getirdiği kafa karışıklığı onu daha da öfkelendiriyordu. Senenin başında İsagi'nin peşini kovalarken edindiği sözde arkadaşlarının ondan kaçtığını kolayca görebiliyordu. Onları anlayabiliyordu. Herkes, onun çekinmeden şiddete başvurabileceğini tahmin edebiliyordu sonuçta.
Aylardır haksızlık ettiği iddiasıyla darladığı adama ettiği haksızlık karşısında içten içe büyük bir suçluluk hissediyordu. Öfkesi kendineydi. İşlerin nasıl bir anda tersine döndüğüne inanamadığına sinirliydi. İsagi 2 haftadır yüzüne bakmıyordu. Yıllarını geçirdiği bir yabancıyla aynı odada kalıyor gibi hissediyordu Rin. İsagi soğuk bile değildi. Gerçekten de tanımıyormuş gibi davranıyordu. Samimiyetsiz, yolda gördüğü bir yabancıdan farksız. İnsan ilişkilerini de hiçbir zaman anlamamıştı zaten.
İsagi ve arkadaşlarıyla her zaman oturduğu mekânda, onlara uzakta kalan bir masada oturuyordu. İsagi'yi görüş açısından çıkartmamaya çalışıyordu son zamanlarda. Elinde henüz lise yıllarında, İsagi ile birlikte iken sevgilisinin önerisi üzerine okuduğu ama anlayamadığı kitabı bir kez daha okumaya başlamıştı. İkisinin ilişkisi gibi yıpranan, sararmış sayfaları çevirirken kitabı okumayı bir kenara bırakmıştı. Çevirdiği sayfalar kitabın değil, ikisinin birlikteyken geçirdiği, zihnine mıhlanmış anıların oluşturduğu bir albümünkilerdi sanki.
Siyah ve beyaz renklerinin hakim olduğu iki kapağın arasında kalan sayfaların anlattığı kitap, dramatik sayılabilecek bir hikayeyi barındırıyordu içinde. Birkaç yüzyıl öncesine değiniyordu. Eski zamanların insanlarının muhafazakar zihinlerini esir alan "edep" algısı üzerine idam edilmesine karar verilen eşcinsel bir çift üzerineydi kitap. Biri yazar. Mektuplar yazar herkesten sakladığı, sadece ona özel olan sevgilisine. Diğeriyse geçimini tablolarını satarak sağlayan, amatör bir ressam. İkisi de henüz gençlik yaşlarında. İkisi de toy. İlişkinin beraberinde gelen heyecan ve üstüne eklenen toylukla beraber çift, mektupları birinin bulmasıyla yakalanır.
İkisi de idam cezasına çarptırılır. Toplum ahlakını bozmamaları adına. Ölümün ayırmayı sabırsızlıkla beklediği çift, giyotinin yalnızca başlarını vücutlarının kalanından ayırabileceğini bilir. İkisinin de idamlarına kadarki zaman zarfında tutuldukları farklı hücreler nihayetinde tekrar sopsoğuk ve bomboş kaldığında iki hücrenin de duvarı öncekinin aksine doludur. Duvarlardan birinde ölüm kokan bir aşk mektubu görünür. Duvarda, mektubun yanında süs gibi kalan kan lekelerinden anlaşılır yazarın tırnaklarıyla kazıyarak yazdığı. Bir diğer hücrenin duvarında ise bir taş yardımıyla çizilen, ressamın şimdiye kadarki en profesyonel portresi görülür. Ölmeden önce sevgilisine ilk ve son kez armağan ettiği tabloda en ufak bir kusur bulunamaz.
İkisi de kitabın sonunda ölür.
Rin, iki insanın birbirine bu denli aşık olmasını saçma bulmuştu ilk okuduğunda. İsagi'yi elbette çok seviyordu ama belki de "şartlar uygun olduğu için"di. En azından Rin öyle düşünüyordu. İkinci defa, bu sefer duygularını ortaya koyarak okuduğunda anlıyordu kitabı. Duyguları, fedakarlıkları. En önemlisi, aşkı anlıyordu.
Kitabı bitirdiğinde, son sayfada zamanla, yazılan kalem ucuz bir mürekkebe sahip olduğundan olsa gerek, silikleşen tarihi görünce gözleri saatine kaydı. Ocak'ın 15'i. Tarihlerin aynı oluşu Rin'i birkaç sene öncesine götürdü. İsagi'nin yılbaşında aldığı kitabı, seneler sonra ilk defa yılbaşında birinden hediye alışını.
Gözleri çaprazındaki masaya kaydı, zaten ona sabitli olan mavi gözlere. Onca günün ardından ilk defa kırgınlık yerine umut gördü okyanusu andıran gözlerde.
meraba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
better than me, rinsagi
أدب الهواة"push me away, then beg me to stay" ♡ eski sevgili olan Rin ve İsagi, ayrılıklarından 1 sene sonra aynı üniversiteye düşer. -- 22.09.23 - #rinitoshi etiketinde 1. 05.07.24 - #yoichi etiketinde 1.