7. Bölüm: Hayatlar
Mahlas bu yolumuz
sonsuz,
Kalbimdeki boşluk
nefsimin kanıtı.Şarkı: Evden Uzak -Kendimden Kaçarken
ஜ
Annemin dokunuşlarını hiç hatırlamıyordum çünkü onu kaybettiğimde çok küçüktüm. Bana bıraktığı tek miras kalbimdeki annelik duygusuydu. Nasıl kullanabilirdim ki o duyguyu? Annem gösterse bile geçmiş hatıralarımın üzerine kara bir büyü gibi örtülmüştü ve acı içinde kalan kız çocuğu hiçbir şeyi hatırlamıyordu.
Annem ölmüştü. Henüz dört yaşındaydım ve Türkiye'ye yeni gelmiştik, sonrasında hatırladığım tek şey silahlı saldırıydı. Neredeydik, kiminleydik ve neler olduğu zihnimden silinmişti ve geriye kalan boşluktu. Hatırlamaya başladığım an yetimhaneye geldiğim ilk gündü ama o bile eksikti. Yanımda birisinin varlığını hatırlıyor gibiydim, o da çocuktu fakat sonra ne oldu bilmiyordum. Cevaplarını öğrenmek istediğim geçmiş puslu bir gölge olarak beni takip ediyordu. Sorular cevapsızdı.
Dün akşam yaşananları zihnimden silmek istiyordum fakat kabuslarımın bile büyük bir bölümüne yayılırken beni uzun bir süre terk etmeyeceği kesindi. Ev küçük olduğu için içeriden gelen gürültüler hemen yanımdaymış gibiydi. Kaşık olduğunu tahmin ettiğim bir nesnenin yere düşmesiyle ardından gelen kısık seste ki söylenmeleri duydum. Daha önce hiç ev arkadaşım olmamıştı, genelde kendim erken saatlerde uyanır ve güne o şekilde başlardım fakat daha yeni tanımaya başladığım adam sayesinde bu durum bana yetimhane günlerimi anımsattı. O günler benim için karanlık yaşlardı ve şu an yaşıyor olduğum için şanslı sayılmalıydım.
Anılar içinde sakladığım kutudan çıkmak için uğraşırken onlara izin vermedim ve üzerimdeki örtüyü kaldırarak ayaklarımı yere basarken vücudumun gerinmesi için birkaç hareket yaptım. Yatak en az evimdeki kadar rahat olduğu için mi böylesine derin uyumuştum bilmiyorum fakat güneşi gördüğümde tahminimce öğle saatleri içinde olmalıydık.
Odada zamanı gösteren hiçbir şey yoktu, bu aklıma nadiren de olsa kullandığım telefonumu getirdi. Kim bilir neredeydi? Fazla arkadaşım yoktu çünkü buna gerek duymazdım ama olanlar vardı ve ilk defa onları arayabilme düşüncesi aklımdan geçmişti. Araf'ın olduğunu tahmin ettiğim adım seslerini duyduğumda eş zamanlı olarak midemin gurultusu da kulaklarıma dolmuştu, günlerdir açtım ve bu gücümü düşüren şeylerden birisiydi. Ayağa kalktığımda soğuk zemin çıplak ayaklarımı üşütse de bunu önemsemedim ve dünkü utancı tekrar yaşamamak adına kıyafet dolabından eşofman benzeri bir şey bulmak için harekete geçtim. Kapağı açtığımda dün fark etmesem bile dolabın içi o kadar düzenliydi ki onun düzen takıntısı olduğu kesindi ve bu beni güldürmüştü. Amacım dalga geçmek değildi ama onun böyle takıntıları olduğunu gözlerimle görmesem asla inanmazdım. Daha çok vurmayı, kırmayı, dökmeyi ve dağıtmayı seven bir tipi vardı. Tehlikeli.
Bulduğum koyu gri eşofmanı bacaklarımdan geçirirken bakışlarım odadaydı ama onun kapının ardındaki adım seslerini duyuyordum. Tam eşofmanı giymiş belindeki ipleri düşmemesi için sıkıştırırken odanın kapısı bir anda açıldı. "Ne zamandır uyanıksın sen?" dediğinde onu hâlâ görmemiştim çünkü dolabın açık olan kapağından sadece ayaklarım görünüyor olmalıydı. Başımı yana eğerek beni görmesini sağladım. "Beş dakika oldu sanırım," derken sesimin dalga geçen tonunu ayarlayamamıştım. Gözleri dün gece hiç uyumadığını belli edercesine kırmızıydı, bakışlarında bir ifade aradım ama o duygularını gizlemeyi seviyordu. "Saat biri geçti ufaklık, gören seni uyutmuyoruz sanacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMA RUHUNU GÖLGENİN AYNASINA
Teen FictionÇocukluğunun sahibi acıların mıydı? Yoksa unuttukların, hatırlayamadıkların mı? Ma, hatırlayamadığı geçmişinin kurbanıydı ve o geçmiş onu pençeleri arasına almaya çalışan yırtıcı bir kuştu. Onun kahramanı, onun için celladı olmaktan çekinmeyecekti...