10. Bölüm: Kül ve Gül
Şarkı: Gönülden Kalbe - Depresyon
ஜ
Küllerin içinde gülleri yetiştiremezsin.
Güller kurur, küller uçar.
Ya da içine umudun tohumlarını ektiğin insanın bir anda filizlenmesini de bekleyemezsin. Seni bekliyordur veya sadece içi çürüktür, anlayamazsın.
Yine onunlaydım, onun arabasında, hemen yanındaydım ancak bu sefer bunu ben istemiştim. Araf gözümde bilinmez bir adam olarak kalacaktı ve bence onu asla net olarak tanıyamayacaktım. O hep sırların içinde yaşayacak ve öyle yok olacak gibiydi.
İlk karşılaştığımız andaki ile şu andaki Araf aynıydı aslında. Çevreye karşı daha sert olsa bile konu kadınlar olduğunda kendini daha fazla frenliyordu, onu böylesine durduran iradesi her zaman olmasa bile çoğu zaman yerindeydi. Özellikle sinirlenmediği zamanlarda.
Arabam geride kalmıştı, yağmur sağanak şekilde başladığı için konuşmamız elbette her zamanki gibi yarım kalmış olsada devamının geleceğini hissediyordum. İçine düştüğüm bu hayat çok parçası olan bir yapbozdu ve elime aldığım her parça birbirine asla uymayacak köşe kısımlardı. Beni her yanımdan buna alıştırmak isteyen oyunda karmaşanın içinde kalmaktansa tamamlamayı seçmiştim.
Eksik kısımları tamamlayarak oyunu bitirecektim. Kazanan ben olacaktım ama bir ödülü yoktu.
Üzerimdeki ince kazak yüzünden üşümeye başlamıştım. Kollarımı vücuduma sardığımda kaç saattir bu arabadaydık bilmiyordum fakat gün doğmaya başlamış, etraf gözle görülür bir şekilde aydınlanmıştı. Geldiğimiz yönün ters istikametinden ilerlediğimiz için nerede olduğumuzdan emin değildim.
"Arka koltuktan ceketimi alabilirsin, klima çalışmıyor," diye mırıldandığında bakışlarımı ona çevirdim. Yol boyunca bana bir kez bile baktığını görmemiştim, evet arada onu izlemiş olabilirdim fakat bunu farkında olmadan yapmıştım, şimdiyse üşüdüğümü fark edebilmiş ve ilk defa konuşmuştu.
"Olur," diye kısa bir yanıt verdim ve arkaya doğru eğildim. Bunu yapmak için ona yaklaşmam da gerekmişti lakin bunu önemsemedim çünkü son yirmi dört saatin içinde haddi olmayacak derecede yakınlaşmıştık. Başım kaslı omzuna temas ederken ceket onun tarafında kaldığı için almakta zorlansam da nihayet almayı başardım ve koltukta eski pozisyonumu aldım.
"Hep böyle olsan ya," dediğinde bunu daha çok kendisine söylediğini kısık ses tonundan dahi duymuştum. Genelde onunla ters kararlar verdiğim için ilk defa dediği şeyi sorgulamadan yapmam hoşuna gitmiş olmalıydı ki yolda olan gözlerini kısaca bana çevirdiğinde net bir şekilde anlamıştım.
Bana ilk defa bakmış olması umrumda değildi. Acaba tüm bu özelliklerin yanına narsistide eklemeli miydim?
"Ben miyim narsist?" Sesli düşünmenin utancını yaşayamadan bana tekrar baktığında gözlerinde öfke aradım ama yoktu, eğleniyor diyebileceğim bir ışık görmem utancı yok etti ve devam etmemi sağladı. "Yani maganda olduğun kadar emin olamasam da belirtilerini görüyorum."
"Bak sen," diyerek beni alaya aldığında gözlerimi devirdim. Ayağımdaki ona ait olan terliği çıkarmış ve bedenimi koltukta olduğu tarafa çevirerek rahat bir pozisyona geçmiştim. Ceketini giymek yerine üzerime örttüğümde açıkta kalan tek yer başımdı ve arabanın onun gibi koktuğu yetmezcesine nefes aldıkça ceketindeki kokusunu soluyordum. Rahatsız edici değildi, hatta tam tersine rahatlatıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMA RUHUNU GÖLGENİN AYNASINA
Teen FictionÇocukluğunun sahibi acıların mıydı? Yoksa unuttukların, hatırlayamadıkların mı? Ma, hatırlayamadığı geçmişinin kurbanıydı ve o geçmiş onu pençeleri arasına almaya çalışan yırtıcı bir kuştu. Onun kahramanı, onun için celladı olmaktan çekinmeyecekti...