8. Bölüm: Acının Ağıtı

61 11 21
                                    

8. Bölüm: Acının Ağıtı

Hazan vakti geliyor,
Kalp sessiz dil ağlıyor,
Buradan geçiyor gemi,
Limanı yangın içinde.

Şarkı: Loreen - Tattoo


Hayal kırıklığına uğramak istemediğim gün içimdeki beklenti duygusunu yok etmeyi başardığım gündü. Hayatımız boyunca hep bir şeyleri bekliyorduk, aslında hiçbir şey bize gelmiyordu, biz bir şekilde ona doğru savruluyor ve kozadan çıkan kelebek gibi anın içinde büyüyorduk.

En büyük kırıklığım geçmişindi, malesef nefes aldığımda bile aklıma dolup beni alaşağı edecek kadar fazla kötü anım vardı. Unutamıyordum, esas unutmak istediklerim zihnimin en berrak köşesinde ışıl ışıl parıldarken unuttuklarım zifiri karanlığın içindeydi. Travmalarım zihnime hükmediyor ve tıpkı dün gece olduğu gibi en olmadık zamanlarda kendisini gösteriyordu.

Araf odasındaydı. Dün akşam yanımda kalabileceğini söylese de onu reddetmiş, bana verdiği kalın yorganı şöminenin önüne sererek uyumaya çalışmıştım. Lakin uyku en ufak bir şekilde bile yanıma uğramamıştı. Derin'i merak ediyordum ama bu adamları benden daha iyi tanıdığını düşünürsek kalacak bir yer elbette bulmuştur diye tahmin ediyordum. Soner'in dediği gibi dışarıda, bu evden görünmeyen noktalarda hepsinin kendi evi vardı.

Buradaki son günlerimi kötü bir ruh hali içinde geçirmek istediğime karar vermiştim. Bu yüzden kendi sıkıcı ve beni nelerin beklediğini kestiremediğim hayatıma devam etmeden önce onlarla biraz da olsun vakit geçirmekten zarar gelmezdi.

Duvardaki saate baktığımda yediye geldiğini görmüştüm. Tüm gece uyumadığım için şiştiğini hissettiğim yüzümü tek elimle ovuştururken yatmak son birkaç gündür en çok yaptığım şey olsa gerek artık bunaltmıştı. Çoktandır sönmüş şömineyi izlemeyi bırakarak ayağa kalktım, evde perde yoktu ama ahşap panjurlar bu görevi üstlenmişti. Yerdeki yorganı katladıktan sonra koltuğun kenarına bırakırken dağınık saçlarımı ellerimle düzeltmeye çalışıyordum. Kısa saçın tek kötü yanı bu olsa gerekti.

Üzerimde hala dün akşam giydiğim hırka ve taytın olduğunu hatırladığımda dışarıya bu şekilde çıkmaktan zarar gelmeyeceğini düşünüyordum. Sessiz bir şekilde salonun içinde ilerlerken Araf'ın evde olsada olmasada sessizliği sevdiğini anlamıştım. Kapının yanına geldiğimde ayağımdaki ev terlikleriyle dışarıya çıkamazdım. Tavşanın gülümseyen aptal suratına bakarken ne yapacağımı düşünüyordum. Derin'in getirdiği çantaların içinde bir çift botun olduğunu görmüştüm fakat onu almak için gidersem büyük ihtimalle Araf uyanırdı çünkü kapı açılırken gıcırdıyordu. Niyeyse şu an uyanmasını ve onunla karşı karşıya gelmeyi istemiyordum. Bu ne kadar geç olursa o kadar iyiydi.

Gözüme çarpan terliklerle ne yapacağıma karar vermiştim bile. Araf'ın olduğunu tahmin ettiğim erkek terlikleri bana büyük olacak olsada şu an için en iyi seçenekti. Ayağımdaki tavşanlı terlikleri çıkartıp bir kenara bırakırken büyük terlikleri giymiş ve kapıyı yavaşça açarak bedenimi dışarıya çıkarmıştım. Aynı yavaşlıkla kapıyı da kapattığımda derin bir nefes dudaklarımdan kaçtı. En kolay eylemlerden biri olan bu durumu zorlu bir görev olarak tamamlamıştım.

Mevsim geçişlerini pek sevdiğim söylenemezdi. Bu dönemde genelde akşamları soğuk olur, sabahları birkaç saatliğine de olsa güneş doğar ve etrafı akşama hazırlamak ister gibi ısıtırdı. Veranda da yavaşça yürürken bu kulübenin diğerlerini gizlemek ister gibi en öne yapıldığını fark ettim. İleride üç tane sırasıyla park edilmiş araba vardı, biri Araf'ın beni buraya getirdiği arabaydı. Demek ki diğerlerinin evine arabayla gidiş yolu yoktu.

SAKLAMA RUHUNU GÖLGENİN AYNASINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin