3. Bölüm: Alaya

178 36 93
                                    

Yalnız kalmak, insanın özünü bulmasını sağlar.

3. Bölüm: Alaya

Evini arayan bir serçeyim sanki,
Geceleri uyku girmez gözüme.
Kimsesiz kaldırımlar ne hoş harmoni oluşturuyor,
Yağmurla.

Şarkı: Broken Iris-A New Hope

Ölüm, sanki hiç beklemediğin anda seni yakalayan bir ebe gibidir. Aynı doğum gibi. Doğacağını da bilmiyorsun öleceğini de. Ya kaçarsın ya da kendi ayaklarınla koşarsın üstüne doğru. Aylar, günler, dakikalar hatta saniyeler sonra artık dünyada olmayabilirsin. Ruhun seni terk eder, ve sen; mevta.

Ne kadar yaşayacağım belirsizdi ama ölmemek için birkaç neden bulmuştum kendime. Zaten öyle olması da gerekmez miydi? Nedenler, sebepler hatta insanlar bizi yaşama bağlayan etkenlerdi. Küçükken ayağım her taşa takıldığında dengemi sağlayamayıp yere düşerdim, dizim parçalanırdı. Çünkü ayakkabılarım yüksek tabanlıydı ve ayağıma büyük geliyorlardı ama yenisini alacak param olmazdı, bu yüzden önce düzgün yürümeyi öğrendim.

Silahın keskin sesi duyma yeteneğimi bir süreliğine yoka indirmişti, bir şeyler konuşuyorlardı ama onları anlamıyordum. Kolumda inanılmaz derecede bir acı vardı ve yoğun bir kan akışının sol kolumu kapladığını hissediyordum. Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırarak mühürlemiştim çünkü acı dolu çığlıklarımı duymalarını istemiyordum.

Dayanılmaz bir acıydı, elimi koluma bastırarak acının hafiflemesini istemiştim ama bu çabanın etkisi yoktu. Bedenimde sükûn eden bir hissizlik vardı, hareket edemiyordum. Vücudum kontrol edemeyeceğim bir şekilde titremeye başlamıştı.

"Ne yaptın lan sen?" diye bağıran bir ses kulağıma ulaştığında mefhum yeteneğimi kaybetmiştim. Nerede, ne olduğu kavramları zihnimin cevap veremediği iki sualiydi. Araf olmalıydı, eğer zamanında gelmeseydi o silah koluma değil kafama gelecekti ve ben ölecektim.

"Lan sen kimsin? Sana bu kıza dokunmayacaksın demedim mi?" Öyle çok bağırıyordu ki yaşlı adamın sesi onun yanında hiç gibiydi. Birinin koluma dokunduğunu ve bastırdığım elimi çekmeye çalıştığını hissettim. "Yaraya bu şekilde baskı yapma, elini çekersen mermi içerde mi diye bakacağım." Burak'ın sesini duyduğumda sıkıca kapattığım gözlerimi yavaşça araladım. Ona baktığımda gözleri siyah kazağımın bile belli ettiği kan içinde kalmış kolumdaydı.

Bana yardım etmesine ve sırtımı duvara yaslamasına izin verdim. Ne yapacağını bilmemiş gibi dar kazağımdan mermi izinin olduğu yere dokunduğunda acıyla inleyerek ondan uzaklaştım. "Dokunma bana." diye fısıldadığımda bana doğru uzanan eli havada kalmıştı. Vücudum artçı bir deprem gibi sallanıyordu ve bu hastalığımın devreye girmesini tetikliyordu.

İyi şeyler olmuyordu. Olmayacaktı. Yaptığım iyilik kötülükle mi karşılanacaktı?

"Yarana bakmamız lazım ama," derken bakışlarımı yüzüne çevirdim. Benimle dalga mı geçiyordu? Bu insanlar kötüydü, hatta katildi. "Senden yardım isteyen yok, bana bir daha sakın dokunma." Ne yapacağını bilemeyerek farklı bir yere baktığında dizlerimi kendime çektim ve acıyla yanan kolumu vücudumla arasına alarak başımı dizlerime yasladım. Uyumak istiyordum, mümkünse hemen şimdi uyumak ve tüm bu yaşadıklarımın ertesi gün hatırlamayacağım bir kabus olarak kalmasını istiyordum.

SAKLAMA RUHUNU GÖLGENİN AYNASINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin