"Derin sen şarkı da söylersin ya olmaz mı?" Teklifimi tüm içtenliğiyle kabul ettiğinde Semih gülümsedi. "Bir tane happy birthday to you şarkısı var ben onu gösteririm sana onu söyle nolur"
Hep birlikte toplanmış abimin birkaç gün sonra ki doğum günü sürprizi için konuşuyorduk. Uzun bir tartışma konusundan sonra Semih'in ısrarı ile mahkeme temalı bir parti yapacaktık.
"Tuna abi sen şu cüppeyi ne zaman ayarlayacaksın?" diyen Semih'e sinirle cevap verdi Tuna abi. "Ulan tutturdun mahkeme de mahkeme! Adam zaten mahkeme duvarından başka bir şey görmüyor bir de bunu sardın başımıza, ayarlayacağız tamam."
"Ses tonuna hakim ol Tuna abi" dedi Derin gayet net tavrıyla. "Semih'e o ses tonunu kullanabilecek kişiler arasında sen yoksun"
"Hadi ya?" Tuna abinin tek kaşı havalanmıştı çoktan. "Kim varmış o listede say da bilelim"
"Seni ilgilendirmez, işine bak sen"
Semih, Derin'in koluna hafifçe dokunarak "Abla abartmasan mı ya" derken gergin gergin güldü. "Konumuz bu değil çünkü"
Derin gözlerini Tuna abiden hiç çekmeden konuştu. "Herkes haddini bilsin de ona göre devam edelim şu konuşmaya. Ben bahçedeyim" diyerek ayaklandığında Tuna abi de peşinden ayaklanıp kolundan tuttu.
"Dur dur, kim haddini bilecekmiş bir söyle bakayım bir daha?" Derin hızla kolunu kurtarırken "Senden çekinecek değilim" dedi aynı ciddiyetle. "Sen bileceksin haddini! Önce kiminle nasıl konuşman gerektiğini öğreneceksin."
"Benimle bu şekilde konuşan biri mi söylüyor bunları?" diyen Tuna abi ise Derin'in aksine gayet alay dolu bakıyordu. "Hayır, hak ettiğine hakettiği gibi davranan biri söylüyor" dediğinde arkasını dönüp bahçeye çıktı.
Tuna abi şaşkın bakışlarla arkasını dönüp bize baktı. "Bir ara biriniz bu kızın ne dediğini altyazı olarak geçsin bana ben anlamıyorum"
Semih bir şey söylemeden bahçeye doğru ilerlerken masanın da tadı kaçmıştı. Derin gerildiği zaman Semih de otomatik olarak modunu düşürüyordu. Sanırım onu üzen, kırabilen tek şey ablasını üzgün görmekti. Onlar birbirlerini kimseye ihtiyaç duymadan tedavi edebiliyorlardı. O yüzden yanlarına gitme ihtiyacı görmedim.
Çalan kapıyla bende masadan ayrıldığımda abim ve Arslan birlikte içeriye girmişti. Abime olan kızgınlığım az da olsa geçmişti. Olan olmuştu bir şeyi değiştiremezdik. Önemli olan onun gerçekten ne hissettiği, ne kadar içten olduğuydu ve o gerçekten pişmandı.
Affetsem bile tabi ki bunu ona söylememiştim çünkü bu parti işini ağzımdan kaçırmamamı daha kolay hale getiriyordu. "Hoşgeldin Arslan abi" dedim dolaptan terlik verirken. "Bize hoşgeldin yok mu?" diyen abime gülmemek için zor dururken cevap vermeden arkamı dönüp mutfağa girdim. Onlarda peşimden geldiler.
"Herkes de burada? Hayırdır bizden habersiz iş mi çeviriyorsunuz?" diyen abime herkes ayrı kafadan ses verirken Semih bir anda bahçe kapısından girdi ve "Olur mu hiç sahte avukatım" dedi. "Senden habersiz karınca bile yürütmüyoruz burada"
"Lan bunu da mı çağırdınız ya?" diye sitem edince Arslan bir tane ense tokadı patlattı. "Kardeşim lan o" Herkes gülüşürken "Takılıyorum ya" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IHLAMUR ÇİÇEKLERİ
Novela Juvenil"Gitme" dedim gözlerimde ki yaşları silerken. Derin bir nefes aldı. "Söz" diye fısıldadı. Zorlukla konuşuyordu. Onu böyle görmek içimde büyüttüğüm çiçekleri solduruyordu. "Ihlamurlar.. çiçek açınca.."soluk soluğaydık ikimizde."geri döneceğim" dedi...