Ayaz günlerdir bu eve gelmiyordu, annemi merak ettiğim yetmiyormuş gibi bir de Ayaz çıkmıştı. Sabah kahvaltısından hemen sonra Nermin Hanım ile havuzun yanındaki sandalyelere oturduk hizmetli abla kahvelerimizi getirdikten sonra bir süre etrafıma bakındım. Nermin Hanım gülümseyerek yüzüme bakmaya devam ederken utançla başımı eğdim.
"İyi misin?" Nermin Hanım'a sakince başımı salladım.
"Ayaz'ı merak ediyorsun değil mi? Başımı kaldırıp Nermin Hanıma karşı sessizleşmiştim. Başımı salladım.
"Merak etme şirkette kalıyor." Ayaz'a karşı olan merakım gidince, öfkem tekrardan meydana gelmişti.
"Peki ya annem nerede kalıyor. Ayaz annemin yerini biliyor ve onu benden saklıyorsunuz." Nermin Hanım'ın yüzü düşmüştü, annemin yerini oda biliyordu halinden belliydi.
"Siz de annemin yerini biliyorsunuz Nermin Hanım. İnkâr etmeyin." Ciddi tavrımla Nermin Hanım'ın gözlerine yüklendim. Başı eğik, suçlu gibiydi adeta.
"Susmak size de yakışırdı Nermin Hanım." Sandalyeden kalkıp odama doğru çıkıp hemen üzerimi değiştirdim. Hazırlanıp hemen aşağıya indim. Şoförlerden birisine beni şirkete götürmesi için rica ettim.
"Ada Hanım ama..." Sözünü keserek ciddi tavrımı ortaya bıraktım.
"Bence ricamı emir olarak görmelisiniz, gidebiliriz." Kendimi o kadar rahatsız hissetmiştim ki giderken yerin dibine girmiştim, değil emir vermek rica da bulunmak bile çok zor geliyordu bana. Şirkete geldiğim sırada kapıdaki görevlinin yardımıyla içeri girdim, sanırım beni tanıyorlardı Ayaz'ın odasına kadar bana eşlik ettiler. Ayaz'ın odasına girdiğim de bir erkek bir de kadın vardı gülerek sohbet ederken ben yolda tüm hırsımı Ayaz'a püskürtmek için gelmiştim.
"Bize biraz müsaade eder misiniz?" Ayaz kaşlarını çatarak anlamak istercesine gözlerime baktı.
"Çıkmalarına gerek yok söyleyebilirsin." Tıpkı Ayaz gibi ben de kaşlarımı çattım.
"Özel bir mesele, lütfen." Ayaz'ın arkadaşları gözlerini üzerime dikmiş pür dikkat bana bakıyorlardı.
"Ayaz biz çıkalım." Ayaz'ın arkadaşları odadan çıkarken Ayaz mahcup bir ifade ile gözlerime baktı.
"Ne oldu Ada hırsını dindiremedin mi?" Ayaz'ın bu sözüyle hırsımı dindirmiştim.
"Annem."
"Annem nerede? Ayaz oflayarak masadan kalkıp karşıma dikildi. Gözlerimi hafiften kaldırıp, alt dudağımı ısırarak Ayaz'ın gözlerine baktım. Ayaz başını eğip kısık gözleri ile bir süre bana bakmaya devam etti ve daha sonra etrafın sessizliğini şöyle bozdu;
"Keşke hep böyle kalsan."
Keşke kelimesi asla yerini bulmaz.
"Keşke kelimesi asla yerini bulmaz mavi gözlü Ayaz." Dedim usulca.
"Keşke kelimesini tüm iyi ki ile kapatabiliriz deniz gözlü Ada." İrkilerek Ayaz'da sert adımlarıma uzaklaştım.
"Annem nerede Ayaz. Annen, sen, baban yerini biliyorsunuz ve benden gizliyorsunuz. En fazla nereye gitmiş olabilir, neden söylemiyorsunuz." Ayaz'a sesimi yükseltmeye başladığım sırada birbirimiz ile tartışmaya girdik. Ayaz'ın sesi şirketi inletirken birden Murat Bey odaya girdi.
"Çocuklar, nedir bu bağrışlarınız." Ayaz söze atlarken birden onu susturdum.
"Annem nerede? Bakın Murat Bey ne Ayaz ne siz ne de Nermin Hanım, annemin nerede olduğunu söylemiyorsunuz. Zorla bir evlilik sürdürdüğümüz yetmiyor gibi annemden ayırmanız, anlayamıyorum."
Kahroluyordum adeta ama Dinçer ailesi halimi göremeyecek kadar kördü.
"Ada." dedi, Murat Bey. Kahrolurcasına. Annen, annen babanın yanında... Dünyam bir kez daha dönmeyi bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZUK RUHLAR
Fantasy"Her şeyin iki çift mavi gözle başladığı bu hikayede biz yokuz artık." dedi Ada uçsuz bucaksız denize bakarak... Uçurumdan kendini bırakmadan hemen önce...