TERSİNE DÖNEN DÜNYA
Aynı evrede sana rastlayamamanın acısı var kalbimde.
Saat 20:40'dı annem henüz gelmemişti. Murat Bey, Nermin Hanım ve ben aşağıda salonda oturup Ayaz'ın annemi getirmesini bekliyorduk. Gözlerimdeki yorgunluğunun tarifesini anlatamazdım size ilaçlarımı almama rağmen mide bulantım yine de devam ediyordu.
"Nasıl yaparsınız bunu anneme nasıl babama verirsiniz onu?" Nermin Hanım başını eğip gözlerini sıkıca kapattı.
"Baban tehdit etti, eğer nikâh günü anneni vermeseydik Ayaz ile evlenemeyecektin." Alay edercesine güldüm.
"Keşke de evlenemeseydik. Hayatımı kararttınız." Murat Bey ayağa kalkıp beni sakinleştirmek istediğince ona durması için işaret ettim.
"Kızım zaten anneni getirecektik biz, sadece canınızı acıtmadan yapmak istedik. O gün de baban öyle konuşunca elimizden bir şey gelmedi." Ellerimle sertçe başımı düzelttim ne yapacağımı bilemiyordum.
Annemi bekledim.
Bekledim.
Bekledim.
Canım öyle yanıyordu ki daha fazla bu evde kalmak istemiyordum. Hizmetlinin geldikleri haberini vermesi ile koşarak kapıya çıktım. Ayaz arabadan indiğinde pişmanlıkla gözüme bakıyordu. Gözleri kızarmış gibiydi. Suçluydu...
"Ayaz annem nerede?" Ayaz başını eğip arabada olduğunu söyledi. Ayaz arabanın kapısını açar açmaz annem küçük bir valiz ile arabadan indi, başı eğik, rüzgârdan savrulan saçları yüzünü örtmüştü. Arabanın yanına küçük adımlarıma yaklaştım. İki dudağımın fermuarı çekilmiş gibiydi. Arabanın yanına elimi bırakıp başımı eğip anneme seslendim. İçten içten ağladığını hissediyordum. Ayaz tek kelime etmiyordu, Nermin Hanım ve Murat Bey kapıya çıktıkları sırada annem başını kaldırdı.
Annem.
"A.A.ANNE" dedim, elimle ağzımı kapatarak. Annemin geriye doğru savrulan saçları yüzündeki morlukları göstermeye başlayınca elim ayağım boşalmıştı. Anneme koşarak sıkıca sarıldım annem elindeki küçük valizi yere bıraktı ikimizde birbirimize sarılarak yere diz çöküp hıçkıra hıçkıra ağladık. Aradan birkaç dakika geçince Ayaz kolumdan tutup kaldırmaya çalışınca sertçe kolumu çektim.
"Sakın bir daha bana dokunma." dedim, annemi de kaldırarak.
"Ada yapma yalvarırım." Gözlerimin yaşını silerek, tek tek etrafıma bakındım.
"Uzak duracaksınız bizden, sen biz diye peşimde koşmaya devam et. Bu evlilik burada bitiyor, daha fazla sizin yalanlarınıza tahammülüm yok." Ayaz yerinde kıvranmaya başlayınca annem susmam için beni uyarıp duruyordu.
"Git hadi Ada nereye gideceksen hadi git." Ayaz'ın gözleri öfkesinden dönmüş gibiydi. Murat Bey ortalığı sakinleştirmeye çalışırken Nermin Hanım, anneme yardımcı olup
içeri götürdüğü sırada Murat Bey Ayaz'ı susması için uyarıp dururken bir tarafım eğer bu evden gidersek nereye sığınacağımızı düşünüyordu. Buradan başka sığınacak bir limanımın yoktu Başka denizlerde boğulmayı göz alabilecek miydik? Anneme bu acıyı yaşatamazdım. Ayaz hırçın gözlerini gözlerime dikmiş pişmanlık ve öfke arasında gelgit yapıyordu.
"Hadi Ada! Gitsene en fazla bu kapıdan babanın kapısına gidersin orada da tıpkı annen gibi olursun." Ayaz'ın bu cümlesine karşılık yıkılmıştım. Dünyam tersine dönüyordu. Saçlarım çoktan ağarmıştı. Göz kapaklarım açılmamak üzere kapanıyordu. Ve sen Ayaz Dinçer, katilimdin. Duygularımın ya da hislerimin katili değil, sen denizde yüzen Ada'nın katiliydin. Bedenimin katiliydin, şimdi kıyıya savrulmayı bekliyordum. Acılarımla gelmiştim bu hayata, acılarımla imtihan ediliyor, acılarımla atılacaktı üzerime topraklar... Gözlerimden süzülen yaşları dinlemeden, acılarıma dayanarak Ayaz'ın sağ yanağına vurmuştum. Hiç ummadığım kadar hak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZUK RUHLAR
Fantasy"Her şeyin iki çift mavi gözle başladığı bu hikayede biz yokuz artık." dedi Ada uçsuz bucaksız denize bakarak... Uçurumdan kendini bırakmadan hemen önce...