KÜÇÜK KIZ
Sabah'ın erken saatlerinde mızmızlanarak gözlerimi açmıştım, nazım tek kendime geçiyordu tabii ki. Yataktan kalktığımda Ayaz'ın koltuğa iki büklüm sıkıştığını görmüştüm. Aklımda düne dair tek bir kısım kalmıştı, Ayaz'ın hareketsizce yüzüme incelediği o an. Ayaz'ın gözlerinin önünde süzülüp gidiyordum adeta, gözlerimin önü öyle bulanıklaşmıştı Ayaz son kez bakıyor gibi bakmıştı gözlerime...
"Anne! Anne çok üşüyorum üzerimi kapatır mısın?"
"Dur kızım, iyileşince söz çikolata alacağım sana." Klasik yalanlar benim için bir nimet gibiydi adeta.
"Al ve şu ilaçları, üst komşu gönderdi." Canımı yakan kaba bir ses, haddinden fazla ve küçük bir kız için fazla can yakıcı. Bu o adamın sesleriydi.
"Ağzınızda gram bakla ıslanmaz ki, ne anlarsınız dedikodu yapmaktan bilmem." Ateşim korkudan daha da yükseliyordu fark edebiliyordum annem ise, o daha çok korkuyordu çünkü ben hastaydım, bana bakmak zorundaydı.
"Bir de emek veriyorsun buna." Hastalığımın en zorlu geçen zamanıydı. Sorun hasta olmak değildi tabii ki sorun onun bana davranmasıydı. Birkaç gün sonra iyileşecektim biliyordum ama, ama onun açtığı yaralar asla iyileşmeyecekti. Çünkü babasızlık hiç iyileşmez.
"Ada!" Ayaz uyanmıştı, gülümseyerek ona baktım.
"Günaydın!" dedim tatlı bir ifadeyle.
"Günaydın, günaydın da, hayırdır, ters tarafından mı kalktın?" Yapmacık bir tavırla Ayaz'a gülümsedim.
"Eh sana da iyilik yaramıyor tabii doğru." Bu sefer Ayaz bir yapmacık ifadeyle gülümsemişti.
"Oh be! Evlendik evleneli İlk kez bu kadar huzurlu uyanıyorum." Evlilik mi, vallahi kusacağım.
"Ayaz, evlilikten bahsetmesek mi?" Gerçekten bir yerlerime ağrı giriyordu, nefesim daralıyordu, kendimden iğrenmeme koca bir sebep oluyordu.
"Ada yapma ya, ne olursun?" Ayaz haklıydı, onu da sıkıyordum ama beni de gerçekten anlamıydı.
"Ayaz çok merak ediyorum." dedim usulca, cevap vermeyeceğinden adım kadar emindim.
"Anlamıyorum, neden ben?" Suçlu gibi ikimizde başımızı eğmiştik.
"Vazgeçmeyeceksin değil mi?" Hayır dercesine başımı salladım, vazgeçmeyecektik. Bu gün ya da yarın, belki yazın belki kışın ama bu sebebi illaki öğrenecektim, ölüm döşeğinde olsam bile.
"Anlatacağım Ada." Cevabı kesin ve netti. Ayaz küçük adımlarıyla yanıma geldi ve oturdu, çekinmemiştim, yanıma yaklaşmasından rahatsız olmamıştım.
"Seni ilk fark ettiğim an babanla tartışıyordun. Şirkette. Daha sonra birkaç kez rastladım buna, açıkçası kafama takılmıştı."
Hayır Ada! Ağlama.
"Rahatsız oluyordum tabii, ama bilmiyorum birden gözüme fazla çarpmaya başladın. Kimseye belli etmedim, kimseye söylemedim de, Gökhan dışında." Yavaş yavaş dişlerimi sıkıyordum, çünkü tam da tahmin ettiğim gibi olmuş, Ayaz bana acımıştı.
"Yani bana acıdın Ayaz değil mi?" Ayaz oflayarak başını eğdi ve elleriyle sakalını düzeltti.
"Ada, hayır tabii ki." Ayaz'ın bu cümlesi bile hiç inandırıcı gelmiyordu bana. Böyle bir yalana asla inanamazdım tabi ki.
"Seni ilk gördüğüm zamanlar, sadece bu durumda olmana üzülüyordum yemin ederim." Gözyaşlarım arasında bakakaldım Ayaz'a. Herkes gibi o da acımıştı bana, sen de herkestin Ayaz, zira senin tek bir ayrıcalığın vardı.
Gözlerin maviydi,
Ben orada boğulmayacaktım, ben saatlerce o denizin kokusunu ciğerlerime kadar hissedecektim. Yalnız söz veremezdim sana, çünkü deniz bu küçük kız için zira çok tehlikeliydi.
"Ama..." dedi tedirgince, duraksadı, gözlerinden küçük bir yaş eline damladı.
"Sonra, sonra birden her şey sen oldun, anlamadım." Ben de anlamadım Ayaz onlarca kız vardı etrafında, gece gezilerin alkol kullanman bunlar bana bir dünya kadar çok ama çok uzak.
"İmkansız bir an da beni istemen imkansız." Ayağa kalktığım da saçlarımı geriye doğru savurdu be gözlerimden akan yaşı sildim. Ama bu yaş ben ağladığım için değildi, Ayaz benim için ağlıyordu ve ben bundan emindim.
"Yapma, ne olursun."
"Ada uyan. uyan kızım." Annem kollarımdan tutarak beni, uyandırmaya çalışıyordu.
"Ada, ne olursun uyan." Annemin sesini duyabilecek kadar bilinçaltım yerindeydi fakat, gözlerimi açacak kadar güçlü değildim. Midem bulanıyordu, küçücük zayıf bedenim acılara çok bitkin düşmüştü. Kısacık boyum, kısacık saçlarım, incecik kollarım, masmavi bitkin gözlerim...
Yere çöküp Ayaz'a sıkıca sarıldım, kokusunu derin derin içime çektim. Ellerimle başını kaldırdım ve gözyaşlarını sildim, tenine dokundum. Öylece gözlerime bakıyordu, şaşırmıştı açıkçası.
"Ada!" dedi kekeleyerek. Sesimi bile çıkartmadan Ayaz'ın yanından ayrılıp yere diz çöktüm, sırtımı yatağa yaladım. Ayaz'da gelmişti yamacıma, yanıma oturup sırtını tıpkı ben gibi yatağa dayadı ve bacaklarını uzattı. Başımı Ayaz'ın omzuna yasladım.
Yoruldum Ayaz.
Çok yoruldum hem de, çok tazeydim acılara kanat gerdiğimde. Çok zincir açmaya çalıştım yemin ederim, becer edemediğim zamanlar acıdım kendime, çıkamadım işin içinden bir türlü.
"Ayaz!" dedim sitem edercesine.
"Hı..." Gözlerinden yaşlar akıtıyordu, nefesinden anlaşılıyordu.
"Çok canım yandı be, kolumdaki morluklar hiç gitmedi."
"Bak bana." Ayaz en ciddi hâliyle kaşlarını çattı. Gözümün önünden geçen tüm yaralarıma bakakaldım, her biri aynı anda kanıyordu.
"Geçti, bitti Ada söz veriyorum bir daha olmayacak bunlar, unutacağız hepsini, ben senin yanındayım." Güvenmek nedir bilmezdim ben, kimseye de söz vermedim, ama değer ne demek çok iyi bilirdim ve ilk kez kendimi az da olsa değerli hissediyordum.
"Özgürsün Ada, bir deniz gibi özgürsün." Ayaz bana sımsıkı sarılmıştı neydi o?
Hah.
Ev bazen insanlardı.
Ev bazen insanlardı.
"İzin ver seveyim seni. İzin ver koruyup kollayalım. İzin ver bu mavi gözler birlikte dalgalansın." Her şey senin elinde Ada, seç kararını ya çırpın dur bir başına ya da kurtul bu zulümlerden.
"Geldim sana Ayaz, isteyerek veya istemeyerek geldim. Acılarımla gözyaşlarımla geldim." Gözlerimden akan yaşı tek tek sildi yaklaşmıştı, nefesim nefesimi keserken birden uzaklaştım.
"Hayatıma hoş geldin." Ayaz birden ellerimden tuttu ve sertçe kaldırdı.
"Kalk bakalım Ada Hanım, önce yemek yiyeceğiz sonra da hazırlanmamız gerek akşama stüdyoya yetişmemiz lazım." Buraya kendi isteğimle geldiğim için teklif edilen tüm randevuları kabul etmeliydim. Ayaz'a uyum sağlamalıydım.
"Ne giyeceğim?" Ayaz güldü ve ellerin birbirine çarpıştırdı.
"Kocan her şeyi ayarladı. Gel bakalım." Ayaz otel odasındaki dolabı açınca oradaki tek bir elbisenin bana ait olduğunu anlamıştım ve elbisenin hemen yanındaki o takım Ayaz içindi. Elbise Ayaz'ın çizdiği siyah elbiseydi, gözlerim Ayaz'ı baştan aşağı süzdü mutluluktan içimdeki tüm ölü kelebekler canlanıp uçuşmaya başlamıştı.
"Sana her şeyden herkesten daha çok yakışacak." O kadar heyecanlanmıştım ki elbiseyi hemen aldım ve giyinmek için banyoya geçtim.
Elbise ellerimde kalakalmıştı, derin bir nefes aldım.
Geçecek Ada o küçük yaşta elbiseni giyememiştin ama şimdi giyeceksin, çok güzel olacaksın hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZUK RUHLAR
Fantasy"Her şeyin iki çift mavi gözle başladığı bu hikayede biz yokuz artık." dedi Ada uçsuz bucaksız denize bakarak... Uçurumdan kendini bırakmadan hemen önce...