IX.

196 26 124
                                    

bölüm şarkısı:
the willow - sophism

bölüm şarkısı:the willow - sophism

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17 Şubat 1935
11.49, akşam.

Sinyor,

Gönül bahçemdeki bütün çiçeklerin çığlıklar atarak can verdiği sisli bir akşamın içinde kayboldum. Yitirdiğim parçalarım sizde mi, avuçlarınıza dökülmüş olmalı her biri, onları özenle saklayın lütfen, sıkmayın yumruklarınız arasında zira canları çok yanıyor ve hassaslar.

Ümitsiz bir serzenişin yolunda dolanan adımlarım, daha önceki günlerde giymekten kaçındığım bej kravatım, -ne kadar yasın rengine bürünmek istesem de- zorla üstüme geçirdiğim krem rengi takımım, beyaz gömleğimin yakasını süsleyen yakut bir broş ve ceketimin üst cebine iliştirilmiş beyaz bir zambak... Kutlu bir gecenin içinde, akların arasında göze çarpmamak için bedenime yapıştırdığım tüm bu yalancı renkler ve yüreğimde öldürmeye çalıştığım siz...

Balo salonuna kendimle beraber bu bahsettiklerimi de sürüklemiştim. Yeise kapılan gözlerimi olanca kudretimle neşeli göstermeye çalışırken görüşüme ilk takılan kişinin yanına, yeşil kumaşlar içerisindeki Beyoğlu Güzeli'ne yürüdüm. Bağladığı kahve saçlarının zarif bukleleri beline varıyordu; masum bir çocuğu andıran sevimli çehresi, al yanaklarına eşlik eden dolgun bir gülümsemeyle onurlandırılmıştı fakat hayır Sinyor, niçin sizden başkasını övemiyor bu kalp, güzel olan tüm kelimelerimin sahibi de sizsiniz. İçimden gelmiyor yabancı birini methetmek... Zorla da olsa aralandı dudaklarım, nezaketin aynası yüzüme tutulsaydı eğer, sahteciliğimin kirli yansımasıyla karşılaşırdım. "İyi akşamlar sinyorita, bugün, yeşil bir mücevher gibi parlıyorsunuz." Hanımefendinin uzattığı eldivenli eliyle buluşan dudaklarım ziyadesiyle memnuniyetsizdi zira sarılmak istedikleri asıl kişi sizdiniz. "İyi akşamlar, Luca. Bu renkler ne kadar da çok yakışıyor sana, isminin manasını aratmıyorsun."

Keşke sizden duysaydım bu kelimeleri, ismimin anlamını bilen kişi siz olsaydınız.

Işıkla doğan.

Bu isim ne kadar da eğreti duruyordu benim gibi iğrenç, tiksinç bir adamın üstünde. Günahkâr yanlarımı ve hakir görülmesi icap eden arzularımı örtecek kadar kutsal bir kelimeyle taçlandırılmış olmak, belki de şükretmem gereken bir şeydi, mestur¹ alçaklığımı beyazların ardına gizlediği için.

Beyoğlu Güzeli'yle ettiğimiz gündelik hasbihalin ana konusu sizdiniz; görkemli salona eğilen avizenin altında, en güzel kıyafetlerini giyinmiş birçok davetlinin arasında edilen bu basit sohbet bile yüreğimi kızgın demirlerle dağlayacak denli onulmaz hisler bırakmıştı içimde.

Ve bütün bu hüsran kâfi değilmiş gibi; salona kolunuza sarılan nişanlınızla girdiğiniz vakit, kanayan yaramın üstüne siz de tuz bastınız.

Levanten | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin