bölüm şarkısı:
mélodrame - loic nottet❀
5 Mart 1935
01.27, gece.Kıymetli Sinyor,
Uyuyamıyorum. Uyku denen şey yutkunduğum an ciğerlerimi paramparça eden bir zehre dönüştü, gözümü açsam da kapatsam da kâbuslara hapsoluyorum. Yorganımın altında bükülen bedenime değen kumaşlar bile ayıplıyor beni. O acıdan kaçmak için masama oturup kağıtlara sarıldım, yine de nafile, kalemimin bile benden nefret ettiğini hissedebiliyorum.
Derin, gecesi türlü canavarlara ev sahipliği yapan dehşet verici bir ormanın ortasında yapayalnız bırakılmış gibiyim, korkuyorum. Beni buradan kurtarabilecek tek kişisiniz lakin bu, artık okyanusların en dibine gömülmüş imkânsız bir dilek. Çünkü beni bu noktaya sürükleyen, yine sizsiniz.
Zamanı geriye almak mümkün olsaydı keşke...
Biliyorsunuz, dünün sabahında bir mektup yazmıştım size. İçi kirli aşkımla dolu, çaresizlik denen mürekkeple yazılmış harflerle süslü bir mektup... Mutsuzluğum bedenime sığmaz olmuştu, dayanamadım ve kalemi bırakır bırakmaz önce kahvaltımı yaptım, akabindeyse kiliseye uğradım.
Anlatmak, çıkartmak istemiştim beni esir alan ahlaksızlıkları ama günah çıkartma kabinine girdiğim anda mühürlenmişti dudaklarım. Bütün sözcükler kendilerini yitirerek, hüzünlü soluklara dönüşerek çıktılar dudaklarımdan. Dilim, benden yaşça büyük bir erkek olduğunuz gerçeğini itiraf etmekten acizdi. Bir tek şunları diyebildim:
"Sevmemem gereken birini seviyorum. Sevmemeliyim zira onun kalbi bir başkasında, bir nişanlısı var. Gönlümde yanan bu ateşe artık katlanamıyorum. Yardım edin bana."
Gözyaşlarımla yıkayarak söylediklerime rahibin önerisi, sizden bütünüyle uzaklaşmam olmuştu. Gözlerimden sakınmalıydım çehrenizi, kaçmalıydım sizden; aşkı bu şekilde daha kolay unutabileceğimi söylemişti.
Oysa bilmiyordu, anlamıyordu... Sizden ne kadar uzağa gitsem, kalbimin duvarlarına işlenmiş suretiniz o kadar büyüyordu. Kaçmak, sadece aramızdaki mesafeyi artırıyordu, fakat aşkı eksiltmiyordu. Sizi görmediğim her an, aklımın köşelerinde dolaşan hayaletiniz daha gerçek, daha sarsıcı oluyordu. Çehreniz, gözlerim her kapandığında daha net çiziliyor, adeta tenimde hissedebileceğim kadar yakınıma geliyordu.
Unutmak mı? Nasıl olur bu?
İnsan, cenneti nasıl unutur?
Unutamaz, Sinyor.
Kilise duvarları arasında, Tanrı'ya yakarışlarımın bile nafile olduğunu idrak ettiğimde, adımlarım beni otele geri sürükledi. Ah, keşke dönmeseydim. Keşke, bacaklarım beni taşıyamaz hâle gelseydi de o yolları yürümeseydim. Keşke, salona adımımı atamadan, bir taş gibi yere saplansaydım. Belki de en iyisi, kapının eşiğinden geçmeden önce duruverseydi kalbim; böylece nefes almaya devam ederken ölmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levanten | BxB
Romance꧂Yıl, 1935. Annesi ve ağabeyinin ölümü üzere Venedik'ten İstanbul'a babası ve kız kardeşiyle birlikte yerleşen ve nesillerdir tüccarlık yapan zengin bir hanenin mensubu olan Luca; Pera Palas'ta aşka dokundu, akşamüstü çaylarını asla kaçırmayan soylu...