Uykusuz geçirdiğim kaçıncı geceydi bu bilmiyorum. Yeni aydınlanan havaya son bir kez göz atıp dağılmış saçlarımı düzelttim. Önümdeki dağılmış masa, her yere dökülen kırıntılar ve büyük çöp yığını ruh halimin bir yansımasıydı.
Ayağa kalktığımda gözümün önü hafif kararmış bir süre duraksamama sebep olmuştu. Banyoya doğru ilerlemeye başladığımda önünden geçtiğim odanın kapısından içeri göz atıp komodine yığılmış balya balya paraya baktım.
İşte o gün geldi. Korkulanların hepsi yaşanacak, bütün kâbuslar aynı anda görülecekti. İçimdeki tarif edilemez ince sızı geçmek bilmiyordu. Banyoya sonunda ulaştığımda lavobonun iki yanına ellerimi yerleştirdim. Aynadaki yansımamla bir süre hasbihal ettikten sonra suyu açtım ve elimi yüzümü yıkadım.Bir avuç sudan içimdeki koskoca orman yangınını söndürmesini beklemem ne saçma. Baş ağrısı azrailimmişçesine kafama yüzlerce delik açarken günışığı göz bebeklerimin içine içine yoraklanıyordu.
Ah be anne! Eğer burada olsaydın inan bana her şey çok daha farklı olurdu. Bir cümle ile anlatacak olsam dünyam olan çocuk şimdi bir yük bana, dünyanın yükü benim omuzumda derdim.
Koskoca bir enkaz gibi göründüğüme yemin edebilirim. Kimseyle görüşmüyor telefonlara dahi bakmıyorum günlerdir. Merak edip evime geldiklerinde kapıyı açmadan gitmelerini söylüyorum, telefonum kapalı ve mideme alkol ve bir kaç illegal maddeden başka birşey girmiyor.
Ben yorgunum. Oysa ben annesine sarı papatyalar toplayıp hediye eden sonra da onları özenle vazoya koyuşunu izleyen çocuktum, ben babası annesine her vurduğunda hırslanıp daha güçlü olmak ve annesini koruyabilmek için daha çok yemek yiyen çocuktum, ben annesi ve babası olması gereken bir çocuktum ey bedenime ruh verenim.
Belki de ben sadece babamın aldığı bir bedduaydım, ben belki de bir kötü şanstım. Bu sınav şekli beni çok yoruyor Tanrı'm. Zor sorular ve tembel bir öğrenci.
"Geldim!" Orospu çocuğu ne oluyor yani, geldik işte!
Kapıyı açtığım anda yakama yapışan iki ele baktım ve ardından elin sahibine doğru çevirdim bakışlarımı.
Sırtıma yaslanan soğuk duvar içimi titretirken sırıttım ve dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim sakince.
"Nerede lan param, hani benim o kadar malım? Hani satıyordun ulan bunları!?"
"Hepsini ben içtim, inanır mısın çok da iyi kafaları vardı." Histerik kıkırtımın ardından kurduğum bu cümle iliklerine kadar tahrik etmişti karşımdaki adamı.
"Seni amına kodumun ibnesi!"
Anında yüzümdeki tebessümü silip öfke kusan gözlerimi gözlerine dikmiştim. Yan taraftaki kapıyı işaret edip komodindeki paraları görmesini sağladıktan sonra yakasına yapıştım karşımdaki adamın. Duvara doğru ittiğimde yanındaki siyah smokinli birkaç adamın bana doğrulttuğu silahların sesini işitmem uzun sürmemişti.
Yüzü oldukça biçimli, dolgun dudaklı, hafif buğday tenli adamın dudaklarını öpmeye başladığımda sertçe beni iterek arkamdaki silahlı adamlardan birine çarpmama sebep olmuştu.
Kanayan dudağını öfkeyle silip suratıma bir yumruk salladığında vurduğu yerdeki karıncalanmayla afallayıp kendime gelmek adına kafamı salladım. Harika, artık mor bi göze sahibim ve sanırım birde elmacık kemiğimde bir çatlağa.
Sakince elimi elmacık kemiğime götürüp adama baktım. Sırıtmama engel olamıyordum.
"İbne dediğin böyle olur gülüm. Tam olarak hangi kısmı hoşuna gitmedi?" Adamlardan biri paraları hızla çantasına doldururken ben patronlarıyla ilgileniyordum.