Bölüm 8

763 136 103
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Uzun zaman sonunda ilk defa yatak odasında uyumuştu. Üstelik köle tasması olmadan. Bu inanılmaz bir şeydi. Ayrıca kralın söz verdiği gibi sabah heykeli gerçekten de arazinin ortasına getirilmişti. Üstelik sabah uyandığında Alexandro'nun oyma bıçağı da başının yanında duruyordu.

Sabah o bıçağı alıp dışarı çıktığında insanlar meydanda onu bekliyorlardı. İşte bu kısım biraz sorun yaratmıştı. Daha önce hiç insanların arasında bu işi yapmamıştı. Başta ne yapacağını şaşırmış bir şekilde insanlara baktı. Hepsinin yüzünde merak vardı.

Ardından yavaşça heykele doğru yürüdü. Odin gerçekten de buydu demek. Rüyasında gördüğü gizemli adam... Güneş ışığı altında ne kadar güzel göründüğünü ilk defa görüyordu.

Heyecan vericiydi. Simsiyah mermer onu çağırıyordu. Oradaki insanların varlığı sanki bir anda yok olmuştu. Bir kere soğuk taşa dokunduğu anda bütün dünyası bir kere daha soğuk taşa dönüştü. Eli sanki kendiliğinden hareket ediyor gibiydi. Ne yapması gerektiğini kendiliğinden biliyordu. Beyninin onu yönlendirmesine ihtiyacı yoktu.

Oyma bıçağı taşa doğru gitti ve onu bir kere daha şekillendirmeye başladı. Yüzünün kıvrımlarını netleştirdi. Kapalı tek gözünün üzerindeki siyah bandı gözle görülür bir hale getirdi. Sonra kuzguna geçti. Ona bir beden vermişti ama ayrıntılandırmamıştı. Uzun gagasını sivriltti ve gözlerine parlaklık kazandırdı.

Adamın tırnaklarını kazıdı. Pelerininin kıvrımlarını oyarak kendisine getirdi. Ardından şapkasını düzeltmeye başladı. En ufak bir hata bile mümkün değildi. En ufak bir hata bile olmaması gerekiyordu. Çünkü o muhteşem olacaktı.

Sonuç olarak günler geçti. Her sabah bir öncekinden daha da erken kalktı ve her sabah onu bekleyen insanlar vardı. Baştaki kalabalık yerini artık daha sakin bir sürece bırakmıştı. Hala bir sürü insan vardı ama o ilk günkü kalabalıkla alakası yoktu.

Vicky, gündüzleri ve gece boyu çalışmaya devam etti. Uykunun ağır bastığı noktaya kadar meşale alevlerinin ışığında uğraştı ve en sonunda söz verdiğinden daha kısa bir sürede heykeli tamamladı.

En son bıçak darbesini vurduktan sonra geri doğru çekilip eserini incelediğinde içinde o aşina olduğu tatmin hissi vardı. Yüzündeki gülümsemeyle başını salladığında ise insanlar kutlamaya başladılar.

Onlar için tamamlanmış tanrılarının birebir tasviri tanrılar tarafından gönderilen bir elçi tarafından yapılmıştı. Vicky ise sadece özgür bir şekilde içinden gelen heykeli tamamlamış olmanın mutluluğunu taşıyordu içinde. Başını çevirip arkasına baktığında Kral Connor'un kapıda durduğunu ve omzunu kapıya yaslamış bir şekilde durduğunu gördü.

Heykele düz bir yüzle bakıyordu. Ne düşündüğünü belli etmiyordu hiç. Başını çevirdi. Cnut ve Rolla, tuhaf bir şekilde onu izliyorlardı. Sanki yüzlerinde bir tür endişe var gibiydi.

Bu topraklarda sanat yoktu. Resim yapmıyorlardı, yazı yazmıyorlardı, tiyatro oyunları yoktu onların sadece müzikleri vardı. Şarkılar çalıyorlar, hikayeler anlatıyorlar ve halı dokuyorlardı. Odunları oymayı sadece ihtiyaçlarına göre yapıyorlardı. Daha önce onların halkında kimse taş oymamıştı. Bunu yapan tek kişi Vicky'di.

Yine de ona bunun iznini vermişlerdi. Özgürce heykeli oymasına izin vermişlerdi. Bundan sonrasında da izin vereceklerini umuyordu. Daha önce hiç yaşamadığı bir şeyi bahşetmişlerdi ona. Bir heykeli gizlemeden ilk defa bitirmişti ve herkes beğeniyle neşeyle ve heyecanla bu heykeli kutluyorlardı.

TANRILARIN ELÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin