İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
"Sen ve ben çok uzun zamandır görüşmedik"
Connor, istenmeyen misafirleri ağırlama konusunda giderek daha başarılı oluyordu. Geçen her sene bir kral olarak yetenekleri giderek artıyordu ve hiç şüphesiz ki katlanma gücü de bir o kadar azalıyordu.
Böyle bir geceden sağ çıkabilmiş olmaları kesinlikle bir mucizeydi. Neredeyse tanrıların elçisinin odasından kendisini uzak tutmakta zorlanıyordu. O kadın kendisinden beklenmedik bir güç göstermiş ve Connor'ı diğerlerinin gözünde yüceltmişti. Onu o an masaya yatırıp düzmemek için bütün gücünü kullanması gerekmişti.
Ah, gelip bütün hayatını alt üst etmeyi nasıl da başarmıştı böyle? Hayatı boyunca yalnızca bir kadın onu böyle etkileyebilmişti. O da onun eşi olmaktan mutsuz olduğu için gidip onu aldatmıştı. Sonrada aldattığı adamla evlenmişti.
Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi hemen karşısında duruyordu. Hatırladığı kadar güzeldi. Sapsarı saçları bir aslanın yelesi gibi gürdü. Masmavi gözleri her zaman zekâ parıltısıyla doluydu. O bedenin nasıl şehvet dolu ve kıvrak olduğunu çok iyi hatırlıyordu bugün bile.
Genç bir adamken onun için dünyayı fetih edebilecek güce sahip hissederdi kendini. Aşklarının güneşi bile yakabilecek güce sahip olduğunu düşünürdü. Ne kadar da aptaldı. "O kadar uzun olmuş olamaz" dedi gerinerek. "Olsaydı seni özlerdim muhtemelen"
Helga, bunun üzerine neşeli bir kahkaha attı ve hemen karşısına oturdu. "Şu elçi ne kadar da ilginç bir kadın" dedi neşeli bir şekilde. "Baksan ufacık bir kadından hiç beklenmeyecek kadar yaratıcı"
Kesinlikle Connor'un olmaması gerekecek şekilde ilgisini çekiyordu. O bakire bedenini daha hizmetçiyken altına almalıydı hiç şüphesiz. Şimdi bir elçiye dokunamazdı bile. "Tanrıların kimi neden seçtiğini sorgulamak benim işim değil" dedi en sonunda elindeki kadehle oynayarak. "O işi rahiplere ve size bıraktım"
Elbette ki Helga'da şu an Connor'un elinde olan gücün farkındaydı ancak kalbi yeni kocasının çıkarlarına işliyordu. Akınlardan yeni çıkmış olan savaşçıları eksikti ve zayıflardı. Connor, herhangi bir savaştan kaçınmak için her şeyi yapardı. Diğerlerinin hükmettiği köyler onunkilerden daha büyük ve güçlüydü. Connor onlarla başa çıkamazdı ancak ellerinde elçi varken kimse ona dokunamazdı.
Dahası elçinin varlığını duyanlar köye gelecekti. Onun himayesine girmek isteyecekler ve elçi için savaşacaklardı. Tabi ki Denar gibi Hristiyan olmasından ve İngiliz olmasından rahatsız olanlar olacaktı. Onu kabul etmeyeceklerde.
Connor'un elindeki kadın iki ucu sivri bir değnekti ve inanç çok güçlü bir silahtı. Kadının hayatta kalması da ölmesi de tamamen buna bağlıydı. Helga, bacak bacak üstüne atarak elini çenesine dayadı. "Böyle bir hazineye sahipsin ve bana kalırsa onu korumaya gücün yok."
Connor, Helga'yı hafife almaması gerektiğini iyi bilirdi. Neyse ki eski karısı da onu bu kadar iyi tanıyordu. "Sen bu arada neden buradasın?" diye sordu. Kimi korumaya gücü olup olmadığına kendisi karar verirdi. Bu noktada Helga söz sahibi olma hakkını kaybedeli ise oldukça uzun zaman olmuştu.
Ancak Helga konunun peşini bırakmaya niyetli değildi. Aralarında çatırdayan ateşin üzerinden ona baktı. "Onu bize verirsen Connor, seni ve halkını koruruz ama sende kalırsa küçük köyün onu kaybeder"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRILARIN ELÇİSİ
FantasíaVİCTORİA, HRİSTİYANLIĞIN EN YÜKSELDİĞİ VE SANATIN TAMAMEN YASAK OLDUĞU DÖNEMDE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞAN BİR HEYKELTRAŞTIR. TEK ARZUSU HEYKELLERİNİ ÖLÜM KORKUSU YAŞAMADAN GİZLENMEDEN YAPABİLMEK VE DÜNYAYI DAHA GÜZEL BİR YER HALİNE GETİRMEKTİ. ANCAK Kİ...