Bedenim yorgun. Ruhum çığlıklar içerisinde.Kalbim acıyor.
Bu kadar zor olduğunu bilmiyordum bir şeylerin. Akıntıda boğulan biriyim ben. Bedenim ordan oraya savruluyor. Kalbimi ayakta tutmaya çalıştıkça hep darbe yiyorum.
Dün duşta Kandemir'le olan anılarım aklımdan bir an olsun çıkmıyor. Sanki bilerek aklıma kazınmış gibi. Her bir adımım dünde saklı.
Heryer soğuk heryer gri.
Koskoca salonda tek başıma dizlerimi göğüme çekmiş oturuyorum. Bahçe de ki bakışlarım ne kadar canlı gibi gözükse de bunu devam ettirmeliyim. Dünden sonra aldığım kararla güçlü durmak zorundayım.
Ben büyük badireler atlatmış bir tarafı yok olmuş ve çocukluğunu bir gecede kaybetmiş biri olabilirim ama daha da çok dine batmamalıyım. Dik durmalı her şeyin üstesinden gelmeliyim.
Umarım aldığım karar da daha fazla darbe almadan sıyrılabilirim.
Kendimi düşüncelerimle daha çok boğmamak için elime telefonumu alıp uzun bir süre girmediğim sosyal medyama göz gezdirmeye başladım.
Uzun süredir girmediğim sosyal medyama bakıp kendi hesabımda sözde babam sayesinde hiç fotoğrafımın olmamasını fark edip hemen bir kaç tane çekip atmaya karar verdim.
Kendimi biraz mutlu edebilmek için arkasını önünü düşünmeden çekip beğendiğim fotoğraflardan beğenip hemen hesabımda paylaşıp telefonu bir kenara bıraktım.
Formuma dönüp kendime gelmeliydim yoksa Kandemir'in laflarının altında ezilip bükülecektim biliyordum. Oturduğum yerden kalkıp saçımı dağınık bi topuz yapıp kendimi mutfağa attım.
Amerika da tek başıma kalmama rağmen Fırat Zademoğlu tüm tedbirlere karşı eve hizmetli tutmadığı için yemekleri ben yapıyordum. Onun için kendimi sevindirmek amacıyla pratik alıştırmalar hazırlayıp masaya dizip oturdum.
Düşüncelerim arasında hazırladığım atıştırmalıklarımı yerken telefonda gelen bildirimle merakıma yenik düşüp elimdekileri bırakıp telefonu aldım. Bu...bu ne ya! Elimde telefon gelen bildirime bakarken şaşkınlık içerisindeydim.
Kandemir= hemen şimdi o fotoğrafları kaldırıyorsun. Tekrar demeyeceğim.
Bu adam be tür bi manyak allahım. Sayıyla mı geliyorlar anlamıyorum ki.
Ben= sana ne acaba benim hesabım benim fotoğraflarım. Seni ne ilgilendirir.
Hemen mesajı atıp içimdeki küçük minicik korkuyla telefonu uçak moduna alıp bekledim. Umut etmek hem zarar hem de yararlı diyorlar.
Nedense hiç yararını göremedik ama bilmiyorum.Kandemir'in davranışları bakışları o kadar çok karmaşık ki dengede durmakta zorlanıyorum. Bir dalın kırılması gibi sanki. Uzaktan kalın gözüken ama yükü taşıyıp içten içe çürüyen bi dal.
Her düşüncemde ağlama isteğimi uyandırması beni güçsüz kılıyor. Ama ben güçsüz olmak istemiyorum. Kandemir'e karşı dik durmak göğüs germek istiyorum. Zorlanıyorum ama başaracağıma inanıyorum.
~yazar anlatımı~
Sabah erkenden kalkmış sanki kaçarcasına şirkete gelmiş aklı karışık bir şekilde koltuğunda oturan Kandemir derin derin nefes alıp veriyordu. Oda sanki Suna'dan farksız gibi boğuluyor.
Her Suna'ya baktığında babasının annesini dövdüğü zamanlar geliyor gözlerinin önüne. Küçükken hep babalar çocukların annesini döver mi diye kendine sorduğunda sorduğu sorunun altında hep ezildiğini hissederdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bile Bile Kanmak
RomanceNeden...neden hep böyle olmak zorunda. Hayattaki tüm adilsiz şansızlıkları kullanmışım gibi öyle çaresiz. İşaret parmağıyla çenemi tutup kafamı kaldırırken gözlerindeki o acımasızlık içimi yakıp kavuruyordu. Sanki alabileceğim en büyük darbeyi kend...