Unutmak Mümkün Mü?

35 3 59
                                    

Zamanı kimse durduramaz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zamanı kimse durduramaz. Akıp gider. Ve ne gariptir ki, en bilinen ama en fark edilmeyen şeydir zaman. Bir bakarsın günler, ayları oluşturmuş, aylarda yılları oluşturmuş olur. Bazıları ile ayrılırsın, bazılarını bulursun, bazılarını ise kaybedersin, ama fark etmezsin zaman akmış, yaralar kabuk bağlamıştır.

Hem ne demişler,' Her şey zamanla telafi edilir, geçip giden zaman, hiçbir şey ile telafi edilmez..' şimdi de Alparslan, Nilüfer ve diğerleri tam bu durumdaydı. Geçmişte yapılan bazı hataları öğrenip, düzeltmeye çalışıyorlardı. Fotoğrafın arkasında yazan üç kişiden, ikisine gitmişlerdi. Lakin kolye hakkında hiç bir şey bulamamışlardı. Hepsinin yavaş yavaş umutları tükenirken, son kişi olan Necip Recai isimli adamın evine gelmişlerdi.

Hepsi birlikte araçtan inerken, Kevser hızla arka tarafa koşup, bagaj kapısını açarak, Talat'ı bagajdan çıkardı.

"Ah belim!" Talat bagajdan çıkması ile belini tutarak inlediğinde, Kevser Talat'ın koluna girerek ilerlemesine yardım etti. Kapının önündeki korumalar Alparslan ve Fatih ile konuştuktan sonra kapıyı açtıklarında, Kevser ve Talat birlikte bir kaç adım atıp, diğerlerinin arkasından bahçeye girdiler.

Bahçeye girdiklerinden sonra Talat bakışlarını eve çevirmesi ile," Hoy maşallah!" diyerek beğendiğini dile getirdiğinde, hepsinin bakışları Talat'ı onaylar nitelikteydi.

Ev iki katlı büyük bir evdi. Geniş bahçesinin duvarlarını nizami şekilde dev çam ağaçları ile kaplıydı. Bahçe kapısından eve doğru uzana taşlı bir yol vardı, yol ilerde ikiye ayrılırken, ayrılan yol hemen evin yan tarafındaki büyük garaja doğru ilerliyordu. Evin kendisi beyaz renkteyken, pencerelerinin yanları altın rengi çerçeveler bulunuyordu. Evin geniş balkonlarını tutan büyük daire kolonlar eve eski bir tarz katarken, evin önünde rengarenk ekilmiş çiçekler, ve meyve ağaçları ile sanki başka bir dünya gibiydi.

Hepsi evi incelemeye dalmış olacaklar ki yanlarına yaklaşan adamdan bir haberdiler. Adam kendini belli etmek amacı ile boğazını temizlediğinde, hepsi irkilerek sesin kaynağına döndüler.

"Hoş geldiniz." Üzerinde sportif siyah bir takım elbisesi olan orta boylu, esmer adam gülümseyerek en yakınında duran Talat ile el sıkıştı. Adamın esmer tenine rağmen baskın yemyeşil gözleri gülümsemesi ile kısılırken, Talat'ta Kevser'den ayrılıp, duruşunu dikleştirerek," Hoş bulduk." dedi.

"Alparslan Bey ?" Adam soran gözler ile Talat'a baktığında, Talat kaşlarını havaya kaldırıp," Ben değil, şuradaki uzun beyefendi." diyerek parmak ile Alparslan'ı işaret etti. Adam hiç bozuntuya vermeden elini çektiğinde, Alparslan'a doğru elini uzattı. Ardından adam evi işaret ederek," Ben Necip Recai, buyurun içeride konuşalım." dedi. Adamın bu teklifine karşın Alparslan başıyla onaylayarak," hay hay!" dedi.

Eve girdiklerinde, dışarısı kadar şık ve eski tarzda olan ev bütün ihtişamıyla duruyordu. Çeşitli tablolar duvarları, ve çeşitli vazolar ve aksesuarlar süslerken, adamın yönlendirdiği odaya girdiler. Girdikleri odanın hemen sol tarafında bir bar kısmı varken, sağ tarafında oturmak için koltuklar bulunuyordu. Hepsi tek tek koltuğa yerleştiklerinde, adam nazik tavrını bozmadan içecek ikram etmek istese de, hızla konuya gelmek için bu teklifi reddettiler.

Nilüfer ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin