Gülsüm

48 7 150
                                    

Bölümün başındaki kısa şiir, 1970 yılında rahmetli dedem tarafından yazılmış bir şiirin ufak bir dörtlük . Ben hiç dedemi tanımadım, çünkü annem daha 7 yaşındayken ölmüş. Ama bu bölümdeki şiiri ve daha bir sürü yazmış olduğu şiiri bulduğumda, onu tam olarak olmasa da tanıdım. O yüzden bence herkes öldükten 50 sene sonra tanınmak için bir iz bırakmalı. Bir fotoğraf, bir şiir, belki de bir eşya bilemeyiz. Bence herkes küçükte olsa bu hayatta bir izi olmalı...

18.Bölüm

Sen bir bahar gibisin.
Bir açar, bir kaparsın.
Kaçarsam takip edersin,
Takip etsem kaçarsın...

Karın bölgesinde hissettiği sancı ile yüzünü buruşturmuştu. Gözlerini tamamen açmasını engelleyen ışığın etkisinden bir nebze kurtulmak için, eliyle gözüne doğru gölge yaptı. Karnındaki sızı doğrulmaya kalkması ile daha da acımasıyla inlediğinde, gözleri ışığa alıştığı için normal bir şekilde etrafına bakmaya başladı.

Etrafına bakması ile oda da onunla birlikte yatan kişilere baktı. Alparslan hemen yan taraftaki boş hasta yatağında yatarken, Kevser hemen yatağın baş ucundaki koltukta uyukluyordu. Talat, bir süre boyunca sessizce Kevser'in yüzünü incelediğinde yüzünde mesut bir gülümseme oluşmuştu.

En son yaşadığı olay aklına gelmesi ile kafasını toparlamaya çalıştı. O sırada Kevser yarı açık, yarı kapalı gözleriyle," Talat, sen neden doğruldun? Yatman gerek, dur yardım edeyim," ayaklandığında Talat'ın bir şey demesine izin vermeden yavaşça geri yatağa yatırdı.

"Ağrın, sızın falan var mı?" Kevser bir yandan Talat'ın yastığını destekleyip, rahat bir pozisyona getirirken sorduğu soruyla Talat gülümsedi." Ya iyiyim, bir şeyim yok. Boşuna telaş yapıyorsun." yüzünde bu muzur gülümsemeyle Kevser'in sinirle kaşları çatıldı.

"Şuna bak, birde gülüyor. Benim burada yüreğim, ağzıma gelmiş!" Kevser'in korkuyla titreyen sesi ile gözünden yaş geldiğinde, Talat göz yaşını silmek için elini uzattığında, Kevser hemen elinin tersi ile göz yaşını sildi. O sırada Alparslan, Kevser'in sesine uyanmasıyla Talat'ı gördüğünde, gülümseyerek yatakta doğruldu.

"Ulan korkuttun bizi be Juliet!" Alparslan'ın alaycı sesiyle Talat, kafasını o tarafa çevirince Alparslan'ın rahatladığı belli olan gözlerine baktı." Yanlışın var kardeşim, ben artık Eeyore unvanına sahibim." demesiyle Alparslan üzerindeki yükün kalkmasıyla güldü.

Talat ve Alparslan gülerken, oda kapısının tıklanması ile Kevser hızla kapıya yöneldi. Kapıyı açması ile içeri ilk Fatih daldığında, kafasının kapının ardından olan küçük koridorun sonundan yatağın olduğu tarafa doğru uzattı." Selam millet! O Talat Paşa'm uyanmışsınız." diye yatağa yöneldiğinde elindeki çayları hızla sehpaya bıraktı.

Fatih'in arkasından Ceren ve Nilüfer'de odaya girdiklerinde onlarında ellerinde fırından yeni çıkmış simit ve peynir vardı. Onlarda aynı şekil hemen odadaki sehpanın üzerine poşetleri koydular. Ardından ikisi de gülümseyerek, geçmiş olsun dilediklerinde Talat ağızı sulanarak poşetlere baktı.

"Onlar kaşarlı ve sucuklu olanlardan mı?" diye sorduğunda Nilüfer yavaşça poşeti araladı." Evet, hem de daha yeni çıkmış fırından."

"Versene kız bir tane, çok güzel koktu."

"Olmaz Talat, sen hastasın sonuçta ve hastanedeki yemekleri yemen lazım."

Nilüfer ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin