GİRİŞ

731 29 3
                                    

TUVALDEKİ KADIN

.

.

Şarkı;

Lonely Cello - Maurizio BIGNONE

Yepyeni bir kurgu karşınızda! Açıkçası kurgunun kapağına karşı olan hayranlığımı ilk olarak dile getirmek istiyorum. Bu güzel kapağı tasarlayan sevgili @NgNightmare'e teşekkür ediyorum.

Hey, o benim!

Evet, bu ihtişamlı kapağın tasarımcısı olarak sizleri çok ilginç bir kurguya, yer yer klişelikleri tadacağınız fakat klişeliğin farkı bir boyutunda okuyucu olacağınız kurguya davet etmekten onur duyuyorum.

Uzun bir yazı yazmak isterdim ama benimle yorumlarda buluşmanı ve tanışmanızı daha samimi buluyorum.

İddia mı? EN ÖTESİNDE BUYURUNUZ!

Bölüme başlama tarihlerini ve saatlerini buraya alalım sevgili okurlar...

23.09.2023

14.56


GİRİŞ

Gerçekliğin sanatında tutsak kalmış bedenimle ruhum, üç tarafı beyazlarla ve tek tarafı şeffaf camla çevrili bir fanusun içinde kurtuluş yolu bulmaya çalışıyordu bedbaht bir umut duygusuyla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gerçekliğin sanatında tutsak kalmış bedenimle ruhum, üç tarafı beyazlarla ve tek tarafı şeffaf camla çevrili bir fanusun içinde kurtuluş yolu bulmaya çalışıyordu bedbaht bir umut duygusuyla. Öyle bir tutsaklıktı ki bu, ilk kez kendimle baş başa kalmanın çaresizliğinde kendimi tanımaya çalışıyordum.

Tutsaklığın, kendini dinleme sanatı olduğunu hiç düşünmemiştim.

Oysa ben, hep müziği dinlemiş ve müziğin tınılarında kendimi ifade etmiştim. Kurduğum cümlelerin her biri derin anlamlı notaların sahip olduğu tınılarla dinleyiciyle buluşuyordu. Her bir kelimede, bir nota vardı ve her bir notada binbir tarif edilemez duygu...

"Sen ruh hastasının tekisin!" dedim çığırırcasına. Ses tonum hoşuna gitmiş gibi dudaklarını kıvırmış ve tuvaline bir şeyler karalamaya devam etmişti.

Beni anlamıyordu! O bir Türk'tü ve söylediklerimi önemsemiyordu. Kaba bir adamdı üstelik. Ses tonu, çellodaki kalın notaları andırıyordu. Arşenin tel üzerindeki kuvveti ne kadar güçlü olursa, sesinin tarifi de aynen o şekilde açıklanabilirdi.

"Hey!" dedim bu sefer. Israrcı bakışlarımı umursamıyordu ya da belki de karaladığı tuval, benden daha önemliydi. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum ve her an bu patlak verecekti, biliyorum. "Hayvan mıyım da beni burada tutuyorsun? Ailemin yanına gitmek istiyorum!" Cevap yoktu. İnce uzun parmakları fırçayı öyle narin tutuyordu ki, bakışlarında tüm sertliği barındıran birinin böyle fırça tutuyor olması büyük tezatlık taşıyordu.

Oh, hayır... Onu daha fazla incelememeliydim! Hayır hayır! Kapat gözlerini! Evet, böyle. Kapat ve onu incelemeyi bırak! Hayır, olmuyordu. Sanata tutkulu biri olmanın cezasını aklım kabul etmiyor ve mantığı bir kenara iterek duyguların harbinde beni baş başa bırakıyordu.

TUVALDEKİ KADIN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin