19. Bölüm

48 3 0
                                    

Boğazımdaki şiddetli ağrı ile uyandım. Yutkunduğumda acıyordu.
Galiba grip oluyordum... Düşüncemi destekler gibi üst üste 3 defa hapşurunca grip olduğumu anladım.

Hafta sonu olduğu için okul yoktu.
Olsa bile bu halde gidemezdim.
Kemiklerimde inanılmaz bir ağrı vardı. Haraket etmemi kısıtlayacak şekilde bir ağrıydı. Evden hiç ses gelmiyordu. Anladığım kadarıyla annem ve babam yoktu. Gelmemişlerdi...

Grip olmamadan dolayı olsa gerek hala uykum vardı. Uyursam tembellik yapmış olucağımı düşündüğüm için uyumadım. Saat kaçtı? Annem ve babam hala yoksa erkendi. Yoksa hiç eve gelmeden işe mi gittiler?
Aradığım zaman açsalardı şimdi bunları düşünüyor olmazdım!

Şu son günlerde onlara sinirliydim.
Çok kopmuşlardı evden , benden, ailemizden... Bunları düşünmenin bana daha çok acı verdiğini görünce düşünmeyi bıraktım. Grip olunca ilaç içip dinlenmek gerekiyordu. İlaç içmeyecektim. Çünkü o şeyler iyileştirme ayağına vücudumuza türlü türlü zararlı madde sokuyor. Kendiliğimden iyileşirim yani umarım.

Hem saate bakmak hemde kafa dağıtmak için telefonumu elime aldım. Ne? Neden bu kadar çok mesaj vardı? Saate baktığımda 14.09 yazısını görünce küçük çaplı bir şok geçirdim.
Ne kadar çok uyumuştum!
Bu saate kadar uyuyup kimseye haber vermesem tabi bende merak ederdim.

Bunları düşünürken annem aradı.
Konuşmaya bile halim olmadığı için reddettim. Whatsapp'a girip anneme uyandığıma dair kısa bir mesaj attım.
Babam da mesaj atmıştı. Ona da anneme attığım mesajların aynısını attım. Hala uykum olduğu için göz kapaklarım kapanıyordu. Buna son verdim ve uyumaya karar verdim.

                  Saat:17.38

Uyandım.
Hemde en nefret ettiğim şekilde.
Yanlız başıma uyandım.
Kulağa saçma geliyor.
Ama gördüğüm kötü rüyalar sonrası yanlız uyanmak beni sinir ediyordu!
Kötü rüyalar neden var ki?
Evet yanlızım ama bunu daha fazla yüzüme vuruyor bu durum.

Grip olduğum için burnum tıkanmıştı ve derin bir nefes bile alamıyordum!
Sinir krizi geçirmek üzereydim.
Sakin olmaya çalıştım ve saate bakmak için telefonuma baktım.
17.45'ti. Yine iyi uyumuştum.

Daha fazla uyuyamazdım.
Şarkı açtım tabi üzücü bir şarkı.
Diğer mesajlara daha bakmamıştım.
Vakit geçirmek için onlarada bakmaya karar verdim. Pinterestten gelmişti. 6 sohbettende mesaj gelmişti. 3'ü kurdukları ve bir türlü karar veremedikleri gruptan diğer 3'ü bireysel olaraktı.

Ama o yoktu.
Neredeyse 2 gündür aktif değildim ve o merak etmemiş miydi?
Bu durum biraz moralimi bozsa da içimden kendime haddimi bildirdim.
Sonuçta o aşk acısı yaşıyordu oturup birde beni mi merak edecekti?

Onu daha fazla düşünmedim.
Çünkü o beni düşünmemişti!
O bana soğuk davranıyor ve ben bunu aşmaya çalışıyorum. Neden yapıyorum ki bunu?
İstemiyorsa zorlamamın bir anlamı yoktu. Boşuna inat ettim. Ona daha fazla rahatsızlık vermeyecektim.
Kısa bir şekilde onunla inat etmeyi bırakacağımı yazacaktım.

Ona mesaj atmadan önce diğer mesajlara baktım. Gruptakilere şimdi bakmayacaktım. İlk Hira'nın attığı mesaja baktım. Onun aksine Hira beni merak etmişti. Mesajlaşma:

Hira: Tuana
Nerdesin
Gittin mi?
Neden aktif değilsin?
Merak ediyorum.
Gitmedin değil mi?

Bunun gibi birkaç mesaj daha atmıştı.
Attığı mesajlar kalbime dokundu.
O iyi biriydi. Yani gözlemlerim ve hislerim o yöndeydi. En başından ısınmıştım ona. Daha fazla beni merak etmemesi için mesaj attım.
Mesaj:

Ms.505: Burdayım.
Kusura bakma seni merak ettirdim.
Biraz rahatsızım aktif olamadım.

Ona bunları yazdıktan sonra diğer gelen mesajlardan Bartu'nunkine baktım. O da nerede olduğumu sormuştu. Mesaj:

Bartu: Grup düştü mü sana?
Neden yazmıyorsun?
Hira uzun süredir aktif olmadığını söyledi.
Nerdesin?

Merak edilecek bir şey yoktu aslında.
Onların hayatına sürpriz yumurtadan çıkar gibi bir anda girmiştim. Ama onlar beni hemen sahiplenmişti.
Sanırım bu yaptıkları beni iyi hissettiriyordu. Bartu'ya da hemen bir mesaj yazdım. Mesaj:

Ms.505: Grup bana düştü.
Merak etmene gerek yok.
Biraz rahatsızdım o yüzden aktif olamadım.

Bartu bile yokluğumu fark edip beni merak etmişti ama o? Hiçbir mesaj atmamıştı. Bu kadar mı benden rahatsız oluyordu? Belkide yokluğum onu mutlu etmiştir. Oh be demiştir.
Hergün kafamı ütüleyen biri yok demiştir belkide! Bunları düşünmek kalbimde burukluk hissettirsede umursamadım. Aklıma ilk gelen şey olarak ona kısa bir veda mesajı atmaya karar verdim. Mesaj:

Ms.505: Barlas ben gidiyorum.
Sana fazlasıyla rahatsızlık verdim.
Belki burdan değil ama ben senden gidiyorum. Çünkü fark ettim ki beni istemiyorsun. 2 gündür yoktum farkına bile varmadın. Yokluğumuda unutursun. Görüşürüz.

Senden gidiyorum ne demek?
Onda değilken senden gidiyorum demiştim. "Hoşçakal." demek bile bana zor geliyordu. Zaten o kelime en nefret ettiğim kelimeydi. Birde bunu hatırladıkça şu hasta yatağında iyice hasta oluyordum. Sinir kat sayım artmaya başlamıştı. Vereceği cevap tabikide "Gitme." olmayacaktı. "Tamam. Hoşçakal!" olacaktı.

Ben bunları düşünürken biraz sonra Hira mesaj atmıştı. Mesaj:

Hira: Şimdi iyi misin?
Seni çok merak ettim!

Ms.505: Merak etme. İyiyim.

Hira: İlaç içtin mi?

Of hayır! Neden bu soruyu soruyorsun? İçmedim desem laf ediceksin. İçtim desem yalan söylemiş olacağım. Aha! Buldum. Konuyu değiştireceğim. Tabi ilgisini çekecek tek şey Barlas'a bir daha yazmayacak olmam olurdu.

Ms.505: Hira. Ben bir daha Barlas'a yazmayacağım. Ona veda ettim.

Hira: Neden?

Ms.505: Onu fazlasıyla rahatsız ettim.
Daha fazlasına gerek yok. Zaten boşuna inat ettim. Onun soğuk yapmayı bırakacağı yok.

Hira: Of! Onunla konuşmamı ister misin?

Ms.505: Hayır , gerek yok.

Hira: Peki , sen bilirsin.
  
                                     Görüldü.

Ne kadar ona veda eden ben olsamda içimde bir kısım bunu istemiyordu.
Onunla konuşmak isteyen bir yanım vardı. Neden beni istemeyen biri ile hala konuşmak istiyorum ki?
İstemiyor işte! Hala boş yere kürek çekmeye çalışıyorum...

Hira ile konuşurken Bartu mesaj atmıştı. Mesaj:

Bartu: He. Geçmiş olsun.

Ms.505: Saol.

Bartu: Daha iyi misin?

Ms.505: Evet , iyiyim. Merak etme.

Bartu: Her zaman iyi ol.

Ms.505: Sende.

Bartu.
Barlas ile tekrar konuşmamı sağlayan kişi. Ona teşekkür etmek bile yetmiyor gibi geliyordu. Ben birçok duygumu Barlas'a bağlamışken sanki o bir mucizeymiş gibi davranırken onu bana getirende Bartuydu.
Belkide ne kadar iyi bir şey yaptığının farkında bile değildi...

Bunları düşünürken Barlastan tamda beklediğim gibi bir mesaj geldi.
Yani ne tan tutuyordu ne de tutmuyordu. Belki ben öyle anlamak istedim ama yazdıkları sanki gitme der gibiydi... Mesaj:

Barlas: Peki , sen bilirsin. Ama şunu bil beni rahatsız etmiyorsun küçük kalpli kız. Madem böyle bir karar verdin o zaman kendine iyi bak , hoşçakal.

Yapma bunu.
Ben şimdi nasıl senden gidicem.
Bana hep "Tamam." yazan adamın şimdi böyle kendini aşarak uzun bir şey yazması bile içindi bir umut tohumu yeşertiyordu... Ben şimdi nasıl hoşça kalacaktım? Üzülmüştüm.
Şuan verdiğim bu kadar yüzünden üzülmüştüm. Belki ben yazdığı satırlara çok fazla anlam yüklüyorum ama hissediyorum. Gitme demenin farklı bir yolu bu. İstemiyor. İstemesin gitmemi. Ona verdiğim değer kadar bana değer versin.

Ben çok mu şey istiyordum?
Yoksa bunları istememin sebebi onun bu sözleri miydi?

19. Bölüm Sonu.
Yazdığım en uzun bölümdü!
Aynı zamanda en fazla Barlas bulunan bölümdü...

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin