Bir şaşırtayım dedim dkdkdldlsldl. Neyse, elimde 10k kelimeden oluşan bölüm vardı ki hala da tamamlanmış değil bende iki parta bölmeyi düşündüm. Diğer bölümün bir ay ya da daha fazla sürede gelme olasılığı yüksekti bu yüzden şuan bir kısmını atacağım.
Ve bir haberim daha var artık oy sınırı koyacağım bölümlere haberiniz olsun.
İyi okumalar oy verin aşklarım bir de yorum yapın. Sevinirim eğer yaparsanız ^_^<3
Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın düzenleme yapacağım vakit hepsimi halledeceğim.Oy sınırı +15
...Yazar anlatımı
Genç adam kapıdan soğukkanlılıkla çıkmış dümen tarafına yönelmişti. Aklı her ne kadar aşağıda odasında bıraktığı çocukta kalsa da şuan kurtarması gereken mürettebatı vardı. Ki genç adam bile bilmiyordu neden o genci düşündüğünü. Bir şey hissetmiyordu, şimdilik. Sadece biraz merak duyuyordu yani belki de öyleydi.
Bunları sonra düşünmeyi bırakarak zorlukla dümene varmış etrafına emirler yağdırmaya başlamıştı ki bunu yaparken o kadar ciddi ve sinirli duruyordu ki onu gören herhangi biri olduğu yerde korkudan bayılabilirdi. Tayfası zaten alışmıştı bu bakışlara ancak korkuları hep yerinde duruyordu.Kaptan Kim gittikçe şiddetlenen fırtına karşısında adamlarına sıkı sıkı tutunmalarını söylemişti bununla beraber aynı şeyi çocuk için de içinden geçirmiş bir şey olmamasını umut etmişti. Bir eline pusula almış yönünü bulmaya çalışıyordu. Yıllardır bu sularda yaşıyordu. Her türlü fırtınayı, dalgayı, yaratığı daha aklınıza gelebilecek her şeyi görmüş deneyimlemişti. Yani bu fırtına onu umutsuzluğa sürüklemezdi. Çıkacaktı buradan. Her ne kadar yağan yağmur, büyük dalgalar, sallanan gemi pusulayı görmesini zorlaştırsa da sonunda hangi yöne gideceğine emin olmuş dümeni o tarafa doğru yönetmeye başlamıştı.
Lakin beklenmedik gelen neredeyse geminin büyüklüğü ile yarışacak bir dalga vurmuştu. Gemi büyük bir sarsıntı geçirmiş önü adeta gökyüzüne uzanırcasına havaya yükselmişti. Korsanların birçoğu bunun karşısında geriye doğru sürüklenmeye başlamıştı bununla birlikte çığlıklar havada uçmuşmuştu.
Kaptan Kim son anda tutunmayı başarmış düşen adamlarına bakarak dişlerini sıkmıştı. Sinirlenmişti ve bir anda aklına gelen odasındaki çocukla içini garip bir his kaplamıştı. Hemen çıkarmalıydı gemiyi buradan yoksa işler istediği gibi ilerlemeyecekti.Yükselen geminin tekrardan öne doğru alçalmasıyla yine büyük bir sarsıntı yaşanmıştı ki birçok korsan bulunduğu yerden yükselmiş tutunmayı başaranlar ne kadar şanslı olsa da birkaç korsan ıssız sulara düşmüş gözler önünde anında kaybolmuşlardı. Gemi saniyelik yükselme alçalma hareketleri yapsa da bu kaptanın buradan çıkmasına engel değildi. Öyle ki kaybettiği adamları sonra düşünmek şartıyla hemen yelkenlerin, zincirlerin başına geçenlere bakmış emirlerini sıralamıştı.
İlk defa bu kadar sabırsızlaşmıştı. Bunun sebebini kabul etmek istemese de Jungkook un başına gelmiş olabilecek senaryolar kanıtlıyordu bunu.
Dakikalar dakiları kovalamış sonunda uzakta bir yerde günışığı görünmüştü. Kaptan gittikçe sakinleşen sulara ardından tayfasına bakmıştı. Çok adam kaybetmiş gibiydi. Ancak umursamadı. Yaklaştıkları ışığa bakmış yelkenleri kapatmaları için emir vermiş dümeni başkasına devretmişti. Artık bir tehlike yoktu. Kaptan bundan emindi. Ama içindeki onu rahat bırakmayan his genci görmedikçe büyüyecek gibiydi bu yüzden gemisindeki sorunlarla ilgilenmek yerine odasına alt güverteye yönelmişti ki yanına gelen hasarları sıralayan korsana bile kulaklarını tıkamış merdivenlerden indiği gibi merdiven arkasının biraz sağında kalan kapıya varmış içeri girip arkasından kapıyı kapatmıştı.
Gözleri etrafı tarıyordu Jungkook u görebilmek amacıyla ama biraz dağılan yerde onu görememişti. Neredeydi bu çocuk?! Bu sorunun cevabını bulmak için kapıdan uzaklaşmış masanın altına koltuğun arkasına bakmıştı belki düştü düşüncesiyle. Ama yoktu. Sinir ve biraz da o garip duygularla gözlerini yummuştu. Saniyeler sonunda açmış olduğu gözleri ile bu sefer sağ tarafında kalan yatak odasının açık olan kapısına bakmıştı. Acaba orada olabilir miydi?
Ses yoktu, etrafta ona dair hiçbir şey yoktu. Bu yüzden odaya yönelmişti. Orada olmalıydı. Yarısı açık olan kapıyı tamamen aralamış ve anında gözleri yatağın yanında yerde baygın bir şekilde yatan Jungkook u bulmuştu. Zaten çocuğun hasar göreceğini az çok tahmin etmişti ancak şuan yaşanan senaryo aklından geçmemişti bile. Bu yüzden olduğu yerde birkaç saniye kalakalmıştı ki ardından hemen kendine gelmiş sert adımları ile yüzü diğer tarafa dönük sırt üstü yatan baygın çocuğu yönelmişti.
Yere çökmüş çocuğun yüzünü kendi tarafına döndürmüştü ki Jungkook un alnından şakağına doğru ince bir çizgi halinde akan kanı görmüştü. Saniyeler birbirini kovalarken adamın bakışları daha da sertleşiyordu sanki.Müdahale edilmeliydi. Bu düşünceyle onu kaldırıp bir yere yatırması gerektiği aklına gelmişti. Hemen harekete geçip başka bir hasar olup olmadığına bakmış, yavaşça çocuğun sırtından kolunu geçirip biraz doğrultmuştu. Kucağına almalıydı, adamlarına onu kaldırtmak istemiyordu.
Ne hale düştüğünü şuan düşünmek istemiyordu. Derin bir nefes alıp diğer kolunu da Jungkook un bacakları altından geçirip kucağına çekip ayağa kalkmış hemen yanı başında olan yatağa yavaşça bırakmıştı. Cebinde olan kırmızı saten mendili çocuğun alnına bastırmak amacıyla çıkarmıştı. Yara pek derin görünmüyor neyseki, diye düşünmüştü. Mendili bastırırken onun yüzünü ilk defa yakından inceliyordu ki kesin olarak söyleyeceği bir şey varsa da o da çocuğun çok güzel olduğuydu. Gömleğin yakasından görünen bembeyaz cildi ile hafif bronzlaşmış yüzü öyle bir uyum içerisindeydi ki dalmış olan Kaptan kapıdan giren adamını fark etmemişti bile.
" Kaptan, gemide hasar var ve kaybımız da az değil. Hemen gelip el atmanız gerekiyor. Kaptan? " sonda birisinin ona seslenmesini duyan Kaptan Kim eğildiği yerden doğrulmuş, ne zaman gevşettiğini bilmediği kaşlarını tekrar çatıp ona seslenene dönmüştü.
" Bana hemen bez ve sıcak su getir. Gemiyle sonra uğraşırım! "
Adam kaptanın dediği şeyle şaşırmıştı. Sonuçta Kaptan Kim in en değerli şeyi gemisiydi. Onu hiç ikinci plana attığını görmemişti. Tam neden su ve bez istediğini soracaktı ki yatakta baygın yatan çocuğu görmüştü imkansız olan ancak başka açıklaması olmayan olayda malzemelerin neden istendiğini anlamıştı." Sakın soru demeyim deme, pişman ederim seni Park.! Dediğimi sorgulamadan yap. " bunu sarı saçlı gencin meraklı duran halindan anlayıp olası bir soruyu engellemek için söylemişti.
Sonrası hızlı geçmişti. Kaptanın gelen malzemeleri alıp yarayı temizlemesi, Park'ın kaptanın odasını düzenleyip Jungkook başında nöbet tutması... Her şey su gibi akıp gitmiş hava kararmıştı.
Kaptan çoktan yukarı çıkmış gerekli olan planlamaları yapmaya başlamıştı. İçi rahattı az da olsa bu yüzden aklı hiçbir yerde kalmadan eksiklerin, hasarın neler olduğuna bakabiliyordu.Bugün yaşadığı şeyler hiç tahmin etmediği ya da hiç umarsamayacağı şeylerdi. Ancak lanetin gerçekleşmesine az bir süre kala böyle şeyleri yaşaması onu tedirgin ediyor ve belirsizliğe sürüklüyordu. Düşünmek istemiyordu sadece,şuanlık.
...
Ay yazmalara doyamadım ödöddçdşdşş son bir şey daha var. Elimde 10 bölümü olan tamamlamamış bir kurgu var acaba yayınlasam mı yayınlamasam mı diye düşünüyorum ki o daha güzel bence dkdkdldldldldldldlxl. Yani eğer biraz kitle büyürse (bir beş yılı var gibi) yayınlarım, onu daha çok yazmak istiyorum çünkü bu kurgudan önceki ilk kurgum oydu yeri ayrı. Uzattım yine ama idare edin ^^ neyse fikirlerinizi belirtirseniz mutlu olurum.
Oy verin ğağağağağağağaaOy sınırı +15
Oy sınırı geçilmediği için yeni bölüm atamıyorum maalesef. Sonraki bölüm hazır sayılır bir de uzun bir bölüm. Lütfen vote verin ballarım <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyster Laneti / Taekook
Fanfiction... Acımasız Kaptan Kim Taehyung bir ada tarafından lanetlenir. Laneti bozmanın tek yolu taşlaşmış kalbini yeniden attıracak birisidir. Peki Kaptan Kim bulabilecek miydi onu? Lanet bozulacak mıydı?