Uzun zaman sonra bölüm atma vakti geldi :-D
Kurgunun bazı yerleri cringe, mantıksız gelebilir bazı yerleri bana bile öyle geliyor dldlldld neyse öylesine yazıyorum fazla ciddiye almayın ama oylarınızı da eksik etmeyin olur mu 🥺<3
Diğer bölümü yazmaya başladım ancak ondan sonraki bölümler çok çok geç gelebilir kusura bakmayın. Yoğunum çünkü :-/
Neyse düzünlemeden atıyorum yazım yanlışları mantık hataları varsa kusura bakmayın düzenleme zamanı hepsi hallolacak.
Gürüşmek üzere aşklarım <3Oy sınırı + 20
...
Başım zonkluyordu, göz kapaklarım hiç bu kadar ağır gelmemişti. Sahi ne olmuştu bana? Yoksa, yoksa ölmüş müydün?
Yavaş yavaş açılan zihnim ile son olanlar aklıma doluşmaya başlamıştı. Başımı çarpmıştım ve sonrası karanlıktı. Kesin öldüm. Yoksa vücudumu oynatamamın başka bir açıklaması olamazdı.Bu düşünceyle kapalı olan gözlerime rağmen ağlamaya başlamıştım. Kardeşim, ona ne olacaktı? Ben nasıl ölebilirim? Düşüncelerim derinleştikçe hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Kendimi durdurmaya çalıştıkça daha da artıyordu sanki. Ya çok ağladığım için cezalandırılırsam? Ama korkuyordum. Aishh! Ağlamaya devam ederken vücudumda bir dokunuş hissettim. Lan beni almaya mı geldiler yoksa? Daha çok gencim ben!
Beni sarsmaya başlamıştı dokunan kişi (!). Sesler daha net gelmeye başlamıştı.
" Hey, Jungkook uyan! Uyansana, korkutuyorsun beni." bu o sarı çocuğun sesi değil miydi? Ne yani o da mı ölmüştü.?Tam bunu düşünüp daha da ağlayacakken bir anda yüzümde baskı hissettim. Bana tokat atmıştı! . Ki bu da benim sıçrayarak kalkmama sebep olmuştu. Tam bana vurana karşılık vermek için dönmüştüm ki sarı saçlı çocuğu gördüm. Canlı kanlı karşımda duruyordu ve ben hala Kaptan'ın odasındaydım. Bu aydınlanma ile karşımda endişeli gözlerle bana bakana kendimin bile hayret edeceği şeyi yapıp sarılmıştım.
Ama ne yapayım şapşal gibi öldüğümü düşünüp ağlamıştım resmen. Rahatlamak için de sarılmaya ihtiyacım vardı haliyle. İlk başta Park bu hareketimle kaskatı kesilmişti ama sonra o da sarılışıma karşılık vermişti ki aklıma onun da korsan olduğu akın edince son vermiştim temasımıza. O da şaşkınca bakıyordu ancak hemen kendini toparlayıp söze atılmıştı.
"Jungkook, iyisin değil mi? Alnın yaralanmıştı, yarayı temizledi Kaptan Kim. Rahat ol bu konuda. Hem nasıl hissediyorsun ve nasıl oldu? Hadi anlat." arka arkaya kelimeleri sıralamasıyla az da olsa ağrıyan başımdan kaynaklı pek bir şey anlamamıştım. Ama şaşırdığım tek şey vardı: Kaptan Kim in yarayı temizlemesi. En son ben yerdeydim ki oradan havalanıp buraya yatamayacağıma göre... Bu düşünceyle gözlerim sonuna kadar açılmış ağzımdan bir "hii!" nidası dökülmüştü. " Ne yani Kaptan mı beni kaldırıp yaramı temizledi.?!" teyit etmek istercesine soru yöneltmiştim.
" Evet Jungkook. Ki ben de senin kadar şaşkınım açıkçası, yıllardır yanındayım ancak bir kere bile kimseni yarasını temizlediğini hadi onu geçtim kimseyi kucakladığını görmedim. Neden böyle davranıyor ki? Hem hadi nasıl oldu anlat. " bu çocuk sanki biraz(!) falza konuşuyordu. Biraz... Neyse dedikleri cidden garipti ama şuan bunları sorgulayacak durumda değildim.
" Fırtına çıktığı vakit Kaptan Kim ile buradaydım o da benim burada durmamı söyleyerek gitti zaten. Sonra da geminin sallanması arttıkça tutunacak sağlam bir yer aradım ki gözüme burası çarptı ve yatak bana daha mantıklı geldi. Ben de iyice tutunmaya çalışırken işte sonda geminin ters dönecek kadar kalkmasıyla tutunamadım ve başımı şu tahta sehpaya çarptım, sonrası da malum zaten. " çok uzun anlatmıştım ama bu çocuk anlatmazsam beni rahat bırakmayacakmış gibi bakıyordu. Off başım çok ağrıyordu ya, neyse.
" Senin adın ne bu arada? " sırf konuyu kapatmak için başka soru sormuştum. "Jimin. Park Jimin. Herkes park diyor ama sen bana Jimin diyebilirsin. Yani istersen..." " Anladım, Jimin. Şimdi benim acilen buradan gidip kendi yerime geçmem gerekiyor. Kaptan ın kızmasını istemeyiz değil mi?" tam bunları dedikten sonra hareketlenmiştim ki beni durduran onun sesi oldu.
" Hiçbir yere gitmiyorsun! En azından tamamen kendine gelene kadar. Park sen de güverteye çıkıp verdiğim emirleri yerine getirip getirmediklerine bak birazdan kontrole gelirim. "
Bana bakarak konuşup Jimin in çıkmasını beklemiş ardından kapıyı kapatıp birkaç saniye sırtı bana dönük bir şekilde beklemişti. Evet, sanırım bana kızmaya hazırlanıyordu. Beni nasıl bilirdiniz?
Yavaşca bana dönmüş boş bakışlarıyla karşılaşmıştım. Korkutucuydu bu. Daha önce onun gibi duygusuzca bakan birisine rastlamamıştım. Okyanusun hiddetini ve bilinmezliğini taşıyordu gözleri. Bir anlık merak sardı içimi ; ne yaşamıştı da bu adam bu kadar acımasız olmuştu? Neden bu kadar duygusuz bakıyordu.
Düşüncelere dalmış giderken önümde sallanan el ile bakışlarım ona çevrildi. Hangi ara bu kadar yakına geldiyse.. Başımı sallayarak, ki yanlış bir hareketti malum başım yarılmıştı, kendime gelmeye çalıştım ki acılı bir ses çıkmıştı ağzımdan.
" Nasıl hissediyorsun?" bu soruyu sorması garipti. Sonuçta beni az zamanda tanıyordu. Bana böyle davranması ister istemez rahatsız ediyordu. Bir korsanla aynı gemide durmak bile bir eziyetti benim için bir de gelip çok da ilgiliymiş gibi soru sorması samimi gelmiyordu.
Onlar hep bana kötüyü, ailemin ölümünü hatırlatıyordu. Hayır Jungkook o varken düşünme bunları. Gözlerin dolacak yine!
" Duymuyor musun beni?" Ah bari onu sinirlendirecek şeyler yapmasaydım. Yaralı halimle bir de o hiç çekilmezdi.
" İyiyim. Ben artık gideyim. Yapılacak işler vardır. Fırtınadan yeni çıktık." fazlasıyla hissetmiştim zaten son dediğimi. Pff.
Tam ayağa kalkmıştım ki zonklayan başım ve kararan gözlerim ile dengemi kaybettim. Düşmeyi beklerken Kaptan ın elleri belime sarılmıştı beni dengede tutmuştu.
Ne kadar uzak durmak istesem de hep yan yana geliyorduk resmen ve ben en nefret ettiğim bir varlıkla aynı atmosferi bile solumak dahi istemiyordum. Ancak kaderin bana karşı farklı planları vardı. Aman ne güzel!.
Hala elleri belimde iken yüzümü ezberlemek ya da daha çok tanımak istercesine bakıyordu. Ne bakıyon ayı demek isterdim tabii ama nerede o cesaret ben de!?
Sahi neden bir yerden tanıyormuş da çıkaramamış gibi bakıyordu. Ancak daha sonra çok baktığını anlamış olacak ki elleri aniden belimden çekilmişti, tabii buna çekmek denirse! Hayvan herif yüzünden tekrar dengemi kaybedip popo üstü yatağa geri düşmüştüm.
Ah benim çileli başım! Zonkluyordu resmen. Hayvan korsan ne olacak. Aniden bırakmasa olmazdı. Bir de beni de salmıyordu gideyim dinleneyim diye.
" Emirlerimi çiğnemek istemezsin eminim ki. O yüzden sesini çıkarmadan bu odada oturmaya devam et. Beni bekle." son kez beni süzmüş ve kapıyı çarpıp çıkmıştı.
Kaptan Kim ' in bana neden böyle davrandığını anlamıyordum. Özellikle şu iki günde.Zamana bırakmak en iyisiydi. Ne yapıp edip buradan kurtulacak kardeşime tekrar kavuşacaktım. O Kaptan bozuntusunu daha fazla çekmek hele de tayfasını görmek dahi istemiyordum. O yüzden plan yapmaya başlasam iyi olacaktı.
Bölüm sonu.
...
Oy sınırı +20
Nasıldı, güzel miydi? Kaptanın geçmişine dair daha çok bölüm yazmak istiyorum yani lanetin yedi ayında ne yaşadı falan onları görelim diyorum sizce daha çok gelsin mi öyle bölüm?
Jungkook ile Tae yi nasıl birbirine aşık edeceğiz? Ben bilmiyorum çünkü mdldlsldşe yorumlara nasıl olmalı diye fikirlerinizi yazın lütfen.
Başka görmek istediğiniz sahne varsa yazın aklıma yatan olursa yazarım.
Byby <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyster Laneti / Taekook
Fanfiction... Acımasız Kaptan Kim Taehyung bir ada tarafından lanetlenir. Laneti bozmanın tek yolu taşlaşmış kalbini yeniden attıracak birisidir. Peki Kaptan Kim bulabilecek miydi onu? Lanet bozulacak mıydı?