11

937 95 43
                                    

Medya Hoseok. Lakabı "kırmızı güzel". Bart Roberts adında bir korsana bu lakap verilmiş. Ben de Hoseok' a uyarladım.
Umarım bölümü beğenirsiniz. Bölümün tamamı Kaptan Haşmetlimiz ile ilgili.
Fikirlerinizi saygı çerçevesi içinde belirtin lütfen, ona göre hikayenin gidişatını belirlerim.
Oy vermeyi unutmayın lütfen. Bakıp geçenler var ve bu üzücü.

İyi okumalar <3.

Oy sınırı +45
...

Lanet, genç adamı oldukça zorluyordu. İki ayın ardından kabuslar başlamıştı. Ter içerisinde uyanıyor, bir daha uyku tutmuyordu. Sıkılmıştı. Artık bu çıldırtıcı şeyleri yaşamak istemiyordu.

Her ne kadar ilk başlarda lanete itimat etmese de etkilerini göstermeye başlayınca bundan kurtulmak için arayışlara girmişti. Gitmediği büyücü, içmediği ilaç, denemediği bir yol kalmamıştı. Tabii tek bir yol dışında : Aşık olmak.

Ona göre değildi bu işler. İnanmıyordu çünkü. Ne sevgi görmüş ne de göstermişti. Bilmiyordu ki. Nasıl olacağını bilmiyordu. Hep gördüğü kavga, gürültü, şiddet... Ne kadar kötü şey varsa hepsini daha küçük yaşlarda görmüştü. Anne ve babasını da hiç tanımamıştı zaten. Tanısa belki her şey daha farklı olabilirdi. Belki de hiç korsan olmazdı. Hiç adam öldürmezdi. Bu kadar gaddar olmazdı. Böyle düşünürdü hep. Ancak bunlar bile artık içinde hiçbir duygu uyandırmıyordu. Olan olmuştu bir kere. Artık o kötü bir adamdı.

Gel zaman git zaman lanetin 4.ayında garip bir rüya görmüştü. Hayır, bu sefer bir kabus değil bir rüya idi. Şaşkındı tabii haliyle. Aylardır doğru dürüst uyku çekmesine mani olan kabusları o gün hiç görmemişti. Yani binevi öyle olmuştu.

Rüyasında yine o adadaydı: Oyster Adası. Ancak lanetlendiği günki gibi korkunç görünmüyordu. Hava açık ve güneşliydi. Adanın siyah kumlarına zıt rengarenk çiçekler, ağaçlar ; çeşitli kuş cıvıltıları, hafif esen rüzgar yüzünden açığa çıkan yaprakların sesi... Bunu diyeceğini hiç düşünmezdi ama aklından geçen tek şey çok güzel olduğuydu.

Bir an için olsa bile cennete düştüğünü düşündü. Gaddar bir adam olmasına karşın üstelik...
Siyak kumlarda ayak izleri bırakarak, etrafa baka baka ilerliyordu. Neyi aradığını bilmiyordu sadece yürüyor ve yürüyordu. Belki bu rüyayı bir daha göremeyeceğini düşünüp tadını çıkarıyordu karşısındaki görsel şölenin.

Adımlarını kesen metlerce ilerisinde ağaçların ardından cennet gibi bir sesin gelmesiydi. Etkilenmişti, yalan yok. O kadar naif bir sesti ki uykusu bile gelmişti. Ancak o sesin sahibini daha yakından dinlemek istiyordu.
Rahatlamış yüz ifadesiyle birlikte sesin geldiği yöne yürümeye başlamıştı. Yaklaştıkça ses güzelleşiyor sahibini görmek için can attığını hissediyordu. Yaklaştı, yaklaştı. Sonunda bir ağacın dibinde oturmuş sırtı dönük birisini görene kadar. Bembeyaz teniyle zıt siyah saçlarıyla, beyaz salaş bir gömlek giymiş bir genç öylece oturmuş şarkı söylüyordu.

Saçları hafif meltemle uçuşuyor, sanki rüzgar da ona eşlik ediyordu. Biraz daha dinledi küçük duran bedeni. Merak duygusu ağır basmaya başlayınca ona yaklaşmak bu güzel sesin sahibini görmek için adım atmıştı ki bir anda hava kararmaya gök gürlemeye başlamıştı.

Ani ses nedeniyle oturan çocuk irkilmiş ve arkasına bakmıştı. Kaptan Kim Taehyung o gözlerle göz göze gelince kalbinin teklediğini hissetti. Yüzünü tam seçemiyordu başlayan şiddetli yağmur, kararan hava nedeniyle. Sadece onlara rağmen parlayan bir çift göz görmüştü. O kadar.

Ama bu bile onda büyük bir etki bırakmıştı. Nefes alışverişleri hızlanmış, içinde garip kıpırtılara yol açmıştı. Sırf onu görmek için bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru aldırmadan koşmaya başladı. O kişiyi görmek istiyordu.

Oyster Laneti  / TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin