"Sunghoon şimdi sana anlatmam gereken bir konu var-"
"Abi diyecektin galiba?"
Heeseung ile mesajlaşmamızdan sonra gece uzun uzun kendimi sorguya çekmiştim. Artık bu durumu abime anlatmam gerekiyordu. Annem bile bu konularda çok sakindi ama abim sanki çıktığım kişi seril katilmiş gibi otomatiğe bağlıyordu.
Şimdi ise abimi bir şey konuşmamız gerek diyerekten önümdeki koltuğa oturtmuştum. Anın verdiği gerginlikle öne doğru çökmeye başlayan omurgamı düzeltmek adına duruşumu düzeltmiştim. Konuya bir yerden girmem gerekiyordu.
"Abi.. abicim. Sana bir şey söyleyeceğim ve umarım beni bu konuda desteklersin."
Sunghoon'un gözlerinin içine bakmaya devam ederken hareketlerini gözlemiyordum. Beni desteklemesini söylediğimde kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Sanırım söylediğim bu cümleleri beyninde tartmaya çalışıyordu. Bu durumu garipsediğini hareketlerinden anlayabiliyordum. Onunla 17 yıllık bir tecrübem vardı ne de olsa, her hareketini biliyordum.
"Desteklemek derken? Lez misin yoksa."
Bana gülerek söylediği şeyle ciddi misin dermis gibi ona bakmıştım. Dalga geçtiğini anlamıştık ama bu durumda nasıl dalga geçtiğini anlayamamıştım. Duruşumdan ciddi bir konuşma yapacağımı anlamış olmalıydı.
"Şu baba şakaların bittiyse konuma geçiyorum."
"Baba senin annendir aptal."
"Annelerimiz aynı."
Birbirimize boş boş bakarken Sunghoon'un telefonunun çalmasıyla, masanın üzerine koyduğu telefona bakmıştım. Hayır tam da cesaretimi toplamışken birinin araması hiç iyi olmamıştı.
Sunghoon, telefonu cevaplamak adına oturduğu koltuktan kalkarken ondan önce davranıp masanın üzerindeki telefonu bir anda elime alıp kimin aradığına bakmıştım.
'J'
J mi? Bu da neyin nesi böyle. Abimin onun adını tam olarak kaydetmediğine bakarsak, onun için önemli biri olmasa gerek. O zaman daha sonra da konuşabilir. Şu an daha önemli bir konumuz var.
"J diye biri arıyor. O da kim? Her neyse bunu daha sona sana sorarım, adını bile kaydetmemişsin zaten önemli olmasa gerek. Önce beni dinlersen çok mutlu olurum. Hemen söylüyorum o zaman biz Heeseung ile-"
Telefonu abim almasın diye uzaklaştırmıştım. Eğer arkadaşlarından biri arıyorsa beni boş verip arkadaşıyla 3 saat boyunca konuşabilir. Bu da demek oluyor ki 3 saat boyunca agresif olabilir. Bunu da istemiyorum. Agresifken ayrı bir çekilmez oluyor.
Telefonu önüme almış kapatma tuşuna basarken bir anda elimden çekilen telefonla abime bakmıştım. Telefonu aniden çekmesi yüzünden elim acımıştı. Ama o bunu umursamıyor ve sanki o çok sevdiği arkadaşını ondan çalmışım gibi bana dönmüş ve beni azarlamaya çalışıyordu.
"Ne yapmaya çalışıyorsun? Ver şu telefonu. Bir daha sakın telefonuma dokunma. Sakın"
Bana son kez bakmış ve uzun süredir çalan telefonunu eline alıp, kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Kapıdan çıkarken aramayı cevapladığını ve karşı tarafa bir şeyler söylediğini duymuştum.
Eskiden oyun oynamam için kendi telefonunu büyük bir istekle bana veren abim, şimdi telefonuna dokunmamam için resmen beni tehdit etmişti.
Bu işte büyük bir bokluk vardı hissediyordum. Bunu çözmeden de içim rahat etmeyecekti.
Teşekkürler merak duygum, beni yarı yolda bırakmadığın için..
《Heeseung-Jiwoo》

ŞİMDİ OKUDUĞUN
i don't wanna be ur friend- heeseung
Fiksi Penggemarheeseung: artik senin arkadasin olmak istemiyorum jiwoo: 23 nisanda miyiz? heeseung: 1 nisan olmasin o jiwoo: dogru . . . . ship degildir bebislerim ☆