--
Bildim bileli kendimi hiçbir zaman tanıyamadım.
Ne kişilik açısından, ne de olduğum tür...
Bu süreç zarfında bir şekilde hayatta kalıp büyümeyi başardım. Yaptığım binlerce hatanın farkında olmadan büyüdüm hep. Belki çevrem fark etmiştir.
Ben ilk hatamı doğarken yapmıştım zaten. Ama bundan haberim bile yoktu. Hala da yok...
Saf bir şekilde ilerlettiğim bu hayatıma bazı gerçekler girerse ne olacaktı peki? O çok kıymetli eşimi bulduğum için mutlu mu olmalıydım yoksa gerçek yüzümü kontrol edemediğim için üzgün mü olmalıydım? Hikaye bana bağlıydı.
Engebeli yolumu aşmam için bana yardım edebilecek miydi bu delta? Önce ondan haberim olmalıydı ki bunu öğrenebileyim...
-------
"Değerlisin... değerlisin Lee Minho! Şu aptal rolünden çık artık!" Bir adam karşımda bana bağırıyordu.
Saçları düzdü ve neredeyse yüzünü kapatmıştı. Sesi ince gibiydi, vücuduna gelecek olursak da beli çok ince gözüküyordu. Beyaz kıyafetlerle kaplıydı üstü. Bana belirli bir mesafe boyunca yaklaşmıyordu. Bense hareket edemiyordum.
"Uyan artık, zaman doluyor! Sana verilen gücü kontrol etmeyi öğrenebilmen için zaman doluyor! Uyan ve bul beni, Sana yardım edeceğim!" Grilerin çevrelediği belirsiz bu etrafta öylece bana bağıran adam üstüme doğru yürümeye başladı. Korkup gitmeye çalıştığımda olduğum yere ulaşmıştı bile. Dibime kadar girdikten sonra gözlerini gözlerime dikti. Gözlerinin içine baktığımda, kendi gözlerimin de parladığını hissettim. Hangi renk olduğu belirsizdi, tıpkı benim kim olduğumun belirsizliği gibi.
-------
"Uyan lan, pişt." Minho, omzunun abisi Chris tarafından sertçe dürtülmesiyle sarıldığı yumuşak yorganını yavaşça bıraktı ve sırt üstü dönerek kollarını iki yana açtı. Gözlerinden uyku akıyordu. Saat 10 civarı olmalıydı."Seni bekliyoruz iki saattir kahvaltı yapacağız diye, kalk." Abisi onu hala sertçe sallıyordu. En sonunda onu kolundan çekerek oturur pozisyona getirdi ve yatağın başlığına yasladı sırtını. Abisi güçlüydü. Sigma olmasından kaynaklıydı sanırım. Minho ise çok ağırdı.
"Bir omega nasıl bu kadar yapılı olabilir? Pfff... Minho kalk artık!" En sonunda ensesine yediği şaplak ile günü aymıştı Minho'nun.
"Bu yorgunluk sana nereden geliyor? Gece erken yatıyorsun bir de. Yoksa bize yalan söyleyip evden mi kaçıyorsun!" Abisinden azar yerken bir yandan cimcik yiyen Minho gözlerini kırpıştırarak fırladı yatağından. Bıraksalar 20 saat uyurdu. Sürekli yorgundu.
Abisi onun yarı ayık olduğunu fark ettiğinde gülümsedi. Arkasına geçerek sırtından banyoya doğru iteledi.
"Git elini yüzünü yıka." Kapıdan içeri doğru itilen Minho lavabonun önüne eğilerek musluğu açtı ve yüzüne birkaç su çarptı. Her uyandığında gerçeklik algısını yitirmiş gibi hissediyordu. Şuan yüzünü yıkadığının farkında mıydı? Uyku sersemliği işte. Annesinin yaptığı güzel yemeklerin kokusu burnuna gelirse ayılırdı ancak.
Çiçekli havluda ellerini ve yüzünü kuruladıktan sonra banyodan çıktı. Abisi çoktan inmişti aşağıya. Kahvaltıya yetişmesi gerekiyordu. Gözü bir yandan yatağına kaymışken dolabına doğru ilerledi ve yatağa yapışarak uyumaktan olmalı ki hep ter içinde kalmış olan tişörtünü değiştirdi. Üstüne V yakalı beyaz bir tişört giymişti. Arkasında ise takvim tarzı siyah-beyaz bir desen vardı. Bazı günleri x ile işaretlenmişti. Buna Minho'nun doğum günü de dahildi. 2 kasım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delta Of Thitra ~minsung
FanfictionLee Minho, imkansızlığı parçalayarak aynı dönemde doğan iki deltanın birleşmesi sonucu doğan bir çocuktu. Dünyaya gelen ilk thitra olmuştu. Aynı zamanda da dünyaya bir delta daha inmişti. Sırf thitra'nın eşi olabilmesi için...