10

73 11 65
                                    

Kendi yıldızının doğumunu göremedi Changbin, ondan sonra ve onun sayesinde oluşmuştu çünkü. Yıldızı onu yaşattı ve onunla yaşadı. Parıltısı kalbini acıttı bazen fakat öğrenmişti onunla başetmeyi. Sadece onunla yaşamayı biliyordu zaten. O giderse ne olacağını bilmiyordu, hiç onsuz kalmamıştı. Uzaktayken bile kalbinde hissederdi ancak hiç yok olmamıştı.

Yıldızlar doğar, yaşar ve ölür. Öldüklerinde etrafa saçılır başka yıldızlara gebe kalırlar. Ancak dönüşüm devam eder ve hatta kimisi kara deliğe evrilir.

Kendi yıldızının öldükten sonra neye dönüşeceğini merak ediyordu Changbin ve bunu sadece onun ölümünü görerek öğrenebilirdi.

Changbin'in bilmediği bir diğer şey ise yıldızlar ölür ve yaşam verdiği her şeyi yanında götürür. Bunu anladığı vakit bir uçurumun kenarında yıldızı kaymasın diye ona sıkıca sarılacak ve kulağına "Atla." diye fısıldayacaktı.

"Neden bu kadar zahmet ettin Bin? İşten de sırf bize bu güzel masayı hazırlamak için mi erken çıktın?"

"Tatlışıma bir kere de ben sürpriz yapmak istedim, ne olmuş yani?"

Özenle hazırlanmış masaya tekrar göz attıktan sonra yemeğinden bir çatal daha aldı Jisung.

"Çok güzel, çok lezzetli olmuş. Ellerine sağlık."

Dolu yanaklarıyla konuşurken bir yandan da onun için hazırlanmış yemeğin tadını çıkarıyordu. Çiçeği onu düşünmüş, sürpriz yapmak istemiş ve bu kadar zahmete girmişti.

Yemeklerini yerken kendiliğinden akan sohbetleri eşlik etmişti cama vuran yağmur tanelerine. Arada bir çakan şimşekler Jisung'un sıçramasına sebep oluyordu ancak karşısındaki oğlanın elini sıkmasıyla rahatlıyordu hemen.

"Bugün çok tatlısın, Jisung. Dalgalı saç sana çok yakışıyor."

Utanmasına ve akabinde kızarmasına engel olamayan genç gözlerini kaçırarak gülümsemişti, bir eliyle de saçlarına dokunuyordu hafiften.

"Beğendin mi gerçekten?"

"Hmhm, çok güzelsin."

Ensesinin yandığını hissediyordu. Changbin onu güzel ve tatlı bulmuştu. Kendisinin aksine sık sık böyle açık iltifatlarda bulunan biri değildi o, dolayısıyla fazlaca utanmış hatta şımarmış hissetmekte haklıydı.

"Teşekkür ederim, Binnie. Sen beğendiysen hep böyle yaparım."

Sessiz bir gülüş bıraktı, kendi gülüşü Jisung'un gülmesine de sebep oldu. Elbette olacaktı, çiçeği mutlu ve gülüyordu. Ona iltifatlar ediyordu. Ona özel yemekler hazırlamıştı. Saçını beğenmiş ve onu güzel bulmuştu. Elbette gülecekti.

Belki de yıllarca beklediği ve savaştığı o an sonunda gelmişti. İşe yaramıştı tüm planları ve uğraşları. Son tartışmalarından sonra Jisung çok düşünmüştü. Artık hediyelerini çiçeği için daha görünür kılmaya karar vermişti.

Önce özel tohumlardan özel bir çiçek büyüttü toprağında kendi kanını barındıran. O çiçeği tattırdı defalarca, Changbin çok beğenmişti çünkü. Sıra diğer hediyelerine gelmişti. Kulübesinden döndükten sonra Changbin'le kendi arasına girmeye çalışan, ona dokunan, sevgisini kazanmaya çalışıp Jisung'tan koparmak isteyen herkesi tek tek yazdı defterine. Şimdilik birkaç kişiydi, pek vakit geçmemişti sonuçta. En zor kısım da buydu, o böcekleri Changbin için yok ettiğini ona göstermek.

under my skin, binsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin