7.Bölüm

18 6 23
                                    

(12 yıl önce)

     O sokakta çığlık çığlığa koşuyordum. İnsanların kapısını çalıyor yardım istiyordum. Ama onlar beni dilenci sandıkları için elime bozukluklarını koyuyor ve beni gönderiyorlardı. "Annem ölüyor, yardım edin!" demekten başka birşey yapmıyordum.  

     Bende ölecektim bunu biliyordum. Çünkü o peşimdeydi. Biz ölecektik; abim, annem ve ben. Ölmek istemiyordum ama benim isteklerimin bir önemi yoktu. Abime söylesem o kabul eder miydi? O benim isteklerime önem verirdi.

     Ben koşmayı bıraktığım an beni yakaladı. Tanrı'ya şükür o değildi, korumasıydı. "Bırak beni! Yalvarırım sana bırak beni!" diye bağırdım iri yarı adama. Ama o daha da sıkı tutuyordu cılız kolumu.

     "Bu daha hiçbirşey küçük kız. Baban bunu insanlara söylediğini öğrenince sana yapmadığını bırakmayacak."

     "Lütfen... Lütfen bunu ona söyleme." dedim ağlayarak. Bana acırcasına baktı.

     "Başka şansım yok küçük kız." daha çok ağladım. "Ama eğer istersen sana çok değerli bir şey verebilirim. Ne dersin?" baba verebileceği tek şey şekerdi.

     "Şeker istemiyorum. Bırak beni!" diye bağırdım tüm sesimle. Yüzünü buluşturdu. Yüksek ihtimalle sesten rahatsız olmuştu. Ama bu benim umurumda değildi.

     "Hiç susmaz mısın sen? Şeker değil."

     "Ne? Ne vereceksin bana?" diye sordum avuçlarımın içini açarak. Güldü. Yere çöktü ve benim boyuma geldi.

     "Seni babanın yanına götürmeme izin verirsen bende sana o şeyi veririm." çığlık attım. Daha çok küçük olsam da bunun bir kandırmaca olduğunu anlayacak kadar çok şey yaşamıştım.

     "Yalancı!" dedim bağırarak. Kollarımı çekiştirdim ama asla işe yaramıyordu. "Yalan söylüyorsun!"

     "Beni iyi dinle küçük kız. Bir daha bağırırsan seni zor yolla babanın yanına götürmek zorunda kalacağım. Anladın mı?" zor yolun ne olduğunu biliyordum. Bu yüzden sustum. "Güzel." dedi beş yaşındaki bir çocuğa karşı kazanmanın verdiği gülümsemeyle. Kaşlarımı çattım ve dil çıkarttım. Güldü. "Böyle çok sevimli oluyorsun küçük kız."

     "Hiçtebile!" bir anda ciddileşti.

     "Hadi gidelim. Baban bekliyor."

     Babaöın villasına vardığımızda ağzım açık kalmıştı. Annem ve benim payımıza tek katlı bir apartman dairesi düşerken, babamla abimin üç katlı bir villası vardı. Neyse. Sonuçta abim benden daha büyüktü yaşadı yerinde benimkinden büyük olması gerekiyordu değil mi? Bana böyle öğretilmişti.
"Hazır mısın küçük kız?" dedi az önceki koruma. Yanımdan hiç ayrılmamıştı. Açıkçası onu biraz olsa da sevmeye başlamıştım.

     "Hıhı." bu evet demekti. Koruma kolumu tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Ağlamam durmuştu ama yine de çok korkuyordum. "Abimi görebilecek miyim?" koruma derin bir iç çekti.

     "Sanmıyorum." villanın kapısına geldiğimizde bizi başka bir koruma durdurdu.

     "Bay Coerr sizi Kusursuz Okul'da bekliyor."

     "Neden?" diye atıldı kolumu tutan koruma.

     "Bilmiyorum. Sadece sizin oraya gitmenizi istediğini söyledi.

     "Tamam." bana döndü. "Kusursuz Okul'a gidiyoruz." bunu büyük bir gerginlikler söylemişti. Acaba o okulda ne olacaktı?

     Oraya vardığımızda ağzım açık kalmıştı. Bu da neydi böyle? Gelmeden önce az çok hayal etmiştim; çok lüks, beş altı katlı bir yerdi hayalimdeki okul. Sonuçta kusursuzdu değil mi? Hiç hayalimdekine benzemiyordu aksine üç katlı eski püskü bir yerdi burası. Çok korkunçtu. Yavaşça içeriye girdik. İçeride sadece bir asansör vardı. Asansöre doğru ilerledik. O an aklıma gelen soruyla adım atmayı kestim. Koruma bana döndü. "Ne oldu? Niye yürümüyorsun?"

SİMSİYAH DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin