(Olivia'nın anlatımıyla)
En sonunda kaderime razı gelmiş, o rüyanın rüya olduğunu kabullenmiştim. Uzun zamandır ilk kez güzel bir rüya gördüğüm için kabullenmek zor olmuştu tabii. Ama artık daha iyilerini yaşamak istiyordum. Gerçeklerini. Hayatımı değiştirmek, yeniden şekillendirmek istiyordum.
Okula doğru ilerlerken yolda Jenny'le karşılaştım. "Merhaba." dedim çekinerek. Acaba birbirimize selam verecek kadar yakın olmuş muyduk?
"Selam." diye karşılık verdi.
"Joe nerede?"
"Aptal beşliyle gitti."
"Aptal beşli?"
"Joe, Jonathan, Alex, Klaus ve Robert." başımla onayladım. Bir süre sessizce yürüdükten sonra otobüs durağına vardık. Çok beklemeden otobüs geldi.
Otobüste Jenny aydınlanmış gibi parmak şıklattı ve bana doğru döndü. "Birlikte bir yerlere gitmeye ne dersin? Kız kıza." bu bir davet miydi yoksa ortaokuldaki gibi benimle uğraşmak mı istiyorlardı? Eğer benimle uğraşmak istiyorsa da hiç öyle görünmüyordu
İyi tarafım buna evet dememi söylerken kötü tarafım hauır de diyordu o seni kullanıyor. Ama her zamanki gibi iyi tarafımı dinledim."Olur, gidelim."
"Yaşasın!" diye bağırdı Jenny sevinçten. Otobüsteki herkes bize baktı.
*
"Oyunbozanlık yapma Jenny!" diye isyan etti Joe. Jenny'ye edebiyat ödevini yaptırmaya çalışıyordu.
"Sizin köleniz falan mıyım ben ya?! Şu konuya bi' açıklık getirelim bende kendi isteklerimi yapabilirim!" dedi Jenny.
"Ama edebiyatta çok kötüyüm bunu biliyorsun Jenny." Joe alt dudağını öne çıkartarak gözlerini büyüttü. Bu haliyle çok komik görünüyordu. "Hadi canım kardeşim bu sevimli ikizin için bunu bile yapamaz mısın?"
"Hayır, yapamam." dedi Jenny gözlerini devirerek.
"Olivia, peki ya sen?"
"Ben biyoloji ödevi için söz verdim." suratını eski haline çevirdi ve kaşlarını çattı.
"Sizi Jonathan'a söyleyeceğim!" dil çıkararak gitti.
"Bizde geç olmadan gidelim mi?" diye sordu Jenny. Bugün okul erken bitmişti. Bizde Jenny'le birlikte alış veriş merkezine gidecektik. Sonuçta tamam demiştim bir kere kurtuluş yoktu.
"Olur hadi gidelim." dedim heyecanlıymış gibi davranmaya çalışarak. Jenny koluma girdi ve benide kendisiyle birlikte yürütmeye başladı. İçimden bir ses onun bana değer verdiğini söylüyordu. Ama benim iç seslerim pek doğru çıkmazdı.
Yaklaşık kırk beş dakikadır boş boş yürüyorduk ve gerçekten çok yorulmuştum. Jenny telefonundan alışveriş merkezinin konumuna bakarken yanında beni de sürüklüyordu. "Olivia bir de sen baksana şuna." dedi ekranı bana uzatarak. Telefondan pek anlamadım o yüzden sadece bilmiyorum anlamında omuz silktim.
Birkaç dakika daha yürüdükten sonra yanımızda siyah lüks bir araba durdu. Siyah camları yavaşça açıldı ve arabanın içinde bir adam belirdi. "Hanımlar, sizi gideceğiniz yere kadar bırakmamı ister misiniz?" diye sordu kaşlarını aşağı yukarı sallayarak. Böyle erkeklerden nedensizce iğrenirdim. Bizden yaşça büyüktü. Kendisini birşey sandığı da her halinden belliydi.
"Hayır, biz kendimiz gidebiliriz." dedim Jenny'nin kolunu çekiştirerek. Jenny hareket etmeyince "Değil mi Jenny?" diye sordum.
Tereddütle bana baktı ve kolunu sıvazladı. "Aslında onunla gitsek daha iyi olur gibi." ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerimi kısarak ona baktım. O gayet ciddiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMSİYAH DÜŞLER
AcciónYaşadığı onca şeyden sonra hayatında kendine güveni hiç kalmayan, kendisinden nefret eden, asla kendisini düşünmeyen, kitaplardan başka arkadaşı olmayan ve bunların çaresini uyumakta bulan Olivia, yeni bir okula başlar, bu okulda hiç tahmin edemeyec...