Scoot bunu der demez bir ağacın arkasından babam çıktı. Bu nasıl oldu bilmiyorum ama evet babam oradaydı. Hiç değişmemişti. "Merhaba prensesim." onun sesimi duymaya bile en ufak bir tahammülüm yoktu. Ondan korkuyordum. "Beni özledin mi canımın içi?"
Gözlerim Scoot'a döndü. Bunu bana neden yapmıştı korkumu, travmamı bile bile? En önemlisi ben bunu hak edecek ne yapmıştım? Eğer konu onunla çıkmak istememem ise bunun için çok fazla değil miydi yaptığı şey? Kaşlarımı çattım. "Bana bunu neden yaptın?" diye sordum. Sadece sırıttı. Neden sırıttı? Neden gülüyordu? Niçin? Benim acım niçin ona zevk veriyordu?
Scoot'a doğru iki büyük adım attım, aramızda sedece yarım adımlık mesafe kalmıştı. Gözleri büyüdü ve ağzı hafifçe aralandı. "Olivia sen..." diyebildi sadece.
Küçük bir adım daha attım. Artık parmak uçlarımız birbirimize değiyordu. Sağ elimi kaldırdım ve yanağına doğru sert bir yumruk attım. Attığım yumrukla birlikte Scoot geriye doğru sarsıldı. "Seni ucube!" diye bağırdı yanağını tutarak.Tam Scoot bana karşılık verecekti ki babam araya girdi. "Ona dokunursan seni öldürürüm çocuk." Onun varlığını bile unutmuştum. Scoot yumruğunu indirdi. "Ayrıca; kızım hazırlan gidiyoruz."
"Bana bir daha kızım deme!" diye bağırdım. Ben onun kızı değildim ve hiç de olmayacaktım. Bana aşağılayıcı bir bakış attı.
"Sen de bir daha bana emir verme. Yoksa olacakları biliyorsun." Evet, olacakları biliyordum. Bu yüzden sustum. Onun karşısında çok eğitim, çok zayallıydım, çok savunmasızdım. İşte bu yüzden susuyordum.
Tam bu sırada bir ses bütün kötü enerjiyi yok etti. "Olivia, bu sen misin?" bu Alex'in sesiydi. O an bunu neden yaptım bilmiyorum. Ama Alex'in yanına gittim ve ona sarıldım.
"Alex," dedim. "Buradan kurtulmam lazım." belki biraz bencilceydi ama sanırım o an başka bir şansım yoktu.
"Ne demek buradan kurtulmam lazım?" göz ucuyla bizi izleyen babamı gösterdim. "O adam seni rahatsız mı ediyor? Ne demeye çalışıyorsun?"
"O adam benim babam." dediğim an Alex babamın yanına doğru yürümeye başladı. O ne yapıyordu?
"Merhaba Bay Dys." diyerek elini uzattı babama doğru. Bu da neydi böyle? Bir kere babamın soyadı Dys değildi. Babam tek kaşını kaldırdı ve bana baktı.
"Dys mı? Bana o boktan soyadla hitap etme." dedi babam. Alex duruşunu hiç bozmadı. "Kızım, bu çocuk senin sevgilin mi?" bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Tam bir açıklama yapacaktım ki Alex söze atladı.
"Evet, sevgilisiyim." ne? Alex bunu söyleyince bir anlığına beynim durdu, kalbim hızlandı. Ne yapacağımı bilemedim. Sadece elim yavaşça kalbime gitti. Şaşkınlıktan ağzım açıldı.
"Olivia, bu doğru mu?" dedi babam. Alex"ın oyununa ortak olmalıydım. Yoksa yalanı ortaya çıkardı.
"Evet, doğru."
"Sevişmek için Scoot'tan daha tipsizini bulacağını hiç düşünmezdim." Bu Alex için biraz kırıcı olabilirdi. "Ben sizi rahat bırakayım o zaman gidin okulunuza."
"Hoşçakalın Bayım." dedi Alex. Babamın bir şey demesine izin vermeden elimi tuttu ve parmaklarını benimkilere kenetledi. Birlikte sırtımızı babama dönerek yürümeye başladık.
Oradan yeterince uzaklaşınca Alex bana sorgulayan gözlerle bakmaya başladı. "Baban dan kaçıyor musun?" ilk günkü rezilliğimden dolayı babamın bana ne yaptığını biliyordu
"Evet."
"Seni nasıl bulmuş?"
"Bilmiyorum." konuşmak istemediğimi anlayınca daha fazla itiraz etmedi. Yürümeye devam ettik. Elleriniz hala kenetliydi. Bu tuhaf derecede huzur veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMSİYAH DÜŞLER
ActionYaşadığı onca şeyden sonra hayatında kendine güveni hiç kalmayan, kendisinden nefret eden, asla kendisini düşünmeyen, kitaplardan başka arkadaşı olmayan ve bunların çaresini uyumakta bulan Olivia, yeni bir okula başlar, bu okulda hiç tahmin edemeyec...