Alex'in kaşları çatıldı. Ama bunu bana belli etmemeye çalışarak gülümsedi. Gülümsemesinin yalan olduğunu herkes anlayabilirdi. Çok yapmacık bir karakteri vardı ve çok kendini beğeniyordu. Ama gerçekten tüm kızları etkileyebilecek bir yakışıklılığıda mevcuttu. "Bunun ne önemi var? Önemli olan şuan benim elimi tutuyor olman." dedi. Doğru ya en son başkasınında elini tuttuğumdan bahsetmiştim.
Hala aynı pozisyonda duruyorduk. O benden bir kafa boyu daha uzundu. Bu yüzden başımı yukarıya kaldırmıştım. "Çok güzelsin." dedi yanağımı okşarken. Buna ne karşılık vereceğimi bilmediğim için sustum.
Tam bu sırada öğretmen ayağa kalktı ve bu anımızı böldü. "Bu nasıl bir terbiyesizlik böyle!?" doğru ya içeride öğretmen vardı. Bunu tamamen unutmuştum. Ve kötü olan ise o tamamen haklıydı.
Yanaklarımın kızardığını hissettim. Alex yanağıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra benden uzaklaştı. "Siz hala akıllanmadınız mı? İllâ uzaklaştırma mı almak istiyorsunuz? Yürüyün gidin!" diye çıkıştı hoca. Alex ile birlikte özür dileyip çıktık.
Koridorda yürürken aklıma anı bir soru takıldı. Acaba Alex az önceki hareketi isteyerek mi yapmıştı yoksa artık diğer kızlar peşinden koşmasın diye ufak bir gönderme miydi onlara? Ona baktım sakince ilerliyordu. Düşünceliydi. Bu sorunu ona sormamaya karar verdim. Yada sorsa mıydım acaba?
Sessizliği Alex böldü. "Sen şuan benim sevgilim oluyorsun değil mi?" Emin değildim. Eğer o her öpüştüğü kadınla sevgili olmuyorsa değildik. Olursa öyle olurduk. Bu Alex'in alışkanluklarına göre değişebilirdi.
"Her öpüştüğü kadınla sevgili olur musun?"
"Ne?" dedi. Sesi neşeli geliyordu. Gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.
"Duydun." gülmeyi bırakıp bana baktı. Bir anda ciddileşti.
"Eğer öyle birley olsaydı şuan yüzlerce sevgilim olmuş olurdu." bu 'hayır biz sevgili olamayız' demek miydi yoksa farklı birşey mi demeye çalışıyordu. Eğildi ve benim hız ama geldi. Kafamı öne eğitim anda çenemi tutup kaldırdı. "Ama Olivia... Sen farklısın."
"Yani?"
"Yani sanırım evet, sevgiliyiz."
Bir anda arkamdan koşma sesleri gelmeye başladı. Hızla arkama baktım. Jenny koşarak bize doğru geliyordu. Yüzünde huzursuz bir ifade vardı. Ne olduğunu çözemesemde ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Çenemi Alex'ten kurtardıktan sonra Jenny'e döndüm. "Bir sorun mu var?" dedi Alex.
"Hayır hayır. Sadece Olivia ile önemli birşey konuşmam gerekiyor."
"Bu kadar önemli olan nedir?"
"Sadece... Kızsal birşey." söyleyip söylememekte tereddüt ediyordu fakat en sonunda söylemeye karar verdi. "Sen anlamazsın."
Alex kaşlarını çattı. "Ne demek kızsal birşey?" bunun daha fazla uzamamasını istiyordum fakat hiçbirşey yapmadım. Alex'in sert çıkışına karşı Jenny de kaşlarını çattı.
"Nesini anlamıyorsun? Arkadaşım ile özel bir mesele konuşmam gerekiyor." her kelimesinin üzerine yaptığı vurgu kaşlarımın havalanmasına neden oldu.
Alex ikimizinde beklemediği bir anda Jenny'ye vurmak için yumruğunu kaldırdı. Tam o sırada Jenny'nin önüne geçtiğim için Alex'in sert yumruğu suratıma denk geldi. Arkaya doğru düşecekken Jenny koltukaltlarımdan tuttu.
Küçük bir çığlık attım. Neden böyle birşey yapmıştım? Canım cidden çok acımıştı. Alex hemen yanıma gelerek benden özür diledi; "Olivia! Sen iyi misin!?" hareket etmedim, hiçbirşey söylemedim. Evet demedim ama hayır da demedim. Aslına bakarsanız diyemedim. O an sanki geçmişime gitmiştim.
Hatırlıyordum; aynı Alex gibi sarı saçları, mavi gözleri vardı. Onunda o an gözlerini kin bürümüş, başka birşey göremez olmuştu. Fakat tek fark o an ben arkadaşımı değil o beni kurtarmıştı.
29.11.2013 (9 yıl önce)
O günde her zamanki gibi Daisy ile oynuyordum. O koşuyordu, ben yakalıyordum. Daisy diğer çocuklar gibi beni dışlamıyordu. O beni anlıyordu, bende onu anlıyordum. Birlikte çok iyi vakit geçiriyorduk.
Tek sorun onun hiç konuşmamasıydı. Neden hiç konuşmadığını bilmiyordum ama yinede onu çok seviyorum. Ayrıca o çok güzeldi. Sarı uzun saçlarını her zaman iki yandan ödüyordu. Saçları neredeyse beline kadar uzanıyordu. Gözleri normalde yeşilken, güneşte elaya kaçıyordu.
Koşarken birden kafama içi dolu bir pet şişe çarptı. Acıyla inledim. "Hey! Sen yine mi o hayali arkadaşınla oynuyorsun?" diye sordu İvan. Gülüştüler. İvan beni pek sevmezdi. Daisy'i de sevmezdi. Sürekli bizimle uğraşıyorlardı. Okulun başladında bu beni rahatsız etsede artık alıştığım için birşey demiyordum.
Tam arkamı dönüp gidecekken beni omuzlarımdan tutup kendisine çevirdi. "Neden bu kadar duygusuzsun?" diye sordu bağırarak. "Giderek daha da hizsizleşiyorsun!" dedi bu sefer. "Birşey söylemeyecek misin?" arkamdaki Daisy'e baktım. Kafasını iki yana salladı. O bu tür şeyleri pek sevmezdi ve bunları görmek onu kötü etkileyecekti.
"Lütfen, bırak beni." diye yalbardım İvan'a dönerek. Sırıttı.
"Ne oldu? Korktun mu?" aslında ondan korkmamıştım. Sadece Daisy'nin kötü etkilenmesine istemiyordum. Ama yine de kafamı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. "Seni korkutan nedir? Kaç aydır bunu deniyorum. Ve bu korktuğun ikinci sefer." ilki okulun ilk günüydü ve asla böyle birşey beklemiyordum.
"Yapma, lütfen. Daisy korkuyor."
"Daisy de kim?" diye sordu arkada duran çocuklardan birisi.
"Hayali arkadaşı." diye yanıtladı İvan. Güldüler. Daisy'e baktım. Artık titremeye başlamıştı. Zar zor nefes alıyordu.
"Lütfen yapmayın." ısrara devam ettim ağlamaya başlayarak. İvan güldü.
"Sen kendini ne sanıyorsun? Senin sözünü neden dinleyeyim ki ben?" omzumdan ittir diye, geriye doğru sarsıldım. Arkama bakınca Daisy'nin koşarak uzaklaştığını gördüm. Hayır... Olamazdı... Kaçıyor olamazdı!
Bende arkamı dönerek Daisy'nin peşinden koşmaya başladım. "Daisy!Bekle!" Daisy beni dinlemedi. Koşmaya devam etti. O çok hızlıydı. Ben ise artık yorulmuştum. Tam biraz dinlenecektim ki omuzundan birinin tuttuğunu fark ettim.
"Sen nereye gittiğini sanıyorsun?" Bu ses İvan'a aitti. Arkamı döndüğüm an İvan elini kaldırdı bana vurmak için tam o sırada Daisy önüme atladı ve İvan'ın sert yumruğu ona denk geldi. O nezaman gelmişti ki buraya? Gitmemiş miydi? Bir anda suratımda çok kötü bir acı hissettim.
Etraf kararmaya başladı ve her yer bulanıklaştı. Gözlerimin yavaşça kapandığını hissettim.
Gözlerini açtığımda okul revirindeydim. Bir sedyede uzanıyordum. Hemşire abla uyandığımı görünce gülümsedi. "Kafana sert bir darbe almış gibi görünüyorsun. Birde çarpmanın etkisiyle bayılmışsın." yeni fark etmiştim kafamdabüyük bir acı vardı. "Arkadaşın İvan, seni orada bulduklarında sadece 'Daisy' diye mırıldandığını söyledi. O kim?" hemen etrafıma baktım. Daisy yoktu. O neredeydi?
"O nerede?"
"Kim? İvan mı?"
"Daisy nerede?"
"Tatlım, bu okulda Daisy diye birisi yok." nasıl yoktu? Vardı. Benimle oynuyordu. Gözlerimi şaşkınlıkla açarak hemşireye baktığımda her şeyin o an farkınavarmış gibi başını salladı.
"Daisy artık seni sevmediğini söyleyip gitti. Üzgünüm." ağlamaya başladım. O nasıl olur da giderdi? Beni nasıl yanlız bırakırdı?
O günden sonra Daisy asla yanıma gelmedi. Bir daha asla benimle oynamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMSİYAH DÜŞLER
ActionYaşadığı onca şeyden sonra hayatında kendine güveni hiç kalmayan, kendisinden nefret eden, asla kendisini düşünmeyen, kitaplardan başka arkadaşı olmayan ve bunların çaresini uyumakta bulan Olivia, yeni bir okula başlar, bu okulda hiç tahmin edemeyec...