1.1

678 35 35
                                    

Aylar geçmişti aradan. Yaz tatili girmişti. Okulumun son senesiydi. Her şey güzeldi. Kazım'la çok iyi anlaşıyorduk. Çok nazik yaklaşıyordu bana.

Evliliğimiz 1 yıla yaklaşmıştı. Koskoca 1 yılda 20 yıllık hayatımın acısını unutturmuştu. Sevmişti beni, bende onu tabi.

Tatil için İzmir'e gidecektik. Bu yüzden akşamdan hazırlıyordum bavullarımızı. Bir yandan da şarkı mırıldanıyordum.

"O sahil o ev o ada, o kırlangıçta mı küs bana?" Sezen Aksu sevdiğim nadir şarkıcılardan biriydi. Çok fazla dinliyordum onu.

Ben kendi kendime mırıldanmaya devam edecekken duyduğum sesle arkamı döndüm. "Sanırdım ki, aşklar ancak, filmlerde böyle"

Kollarını bağlamış beni izleyen Kazım'ı yeni fark ediyordum. Ona gülümsedim. "Ne güzel söylüyordun devam etsene" Diyerek bir kaç adım attı odanın içine.

Bende aynı şekilde ona doğru adımladım ve yanına geldim. "Hoşgeldin, ne zaman geldin sen?"

"Dakikalardır seni izliyorum, öyle dalmışsın ki fark etmedin beni"

"Ya dalmışımdır" Gülümsedi. "Çok güzel söylüyordun ama" Diyerek boynum ve yanağım arasındaki yerden öptü ve tekrar yüzüme baktı. "Hazır mısın o zaman?"

Başımı onaylar anlamda salladım. "Hı hı hazırım"

"Güzel, yarın sabah yola çıkarız o zaman"

"Tamam canım. O zaman şimdi uyuyalım sabah erken kalkacağız" Kilitlenmiş gibi gözlerime bakıyordu. Neden öyle baktığını anlamaya çalışırken uzunca bakışmıştık.

"Canım mı?" Dediğinde gülümsedim. "Canımın içi hemde" Diyerek dudağına kısa süreli bir öpücük bırakıp sarıldım ona. Öyle bir sarılmıştık ki birbirimize sanki bıraksak bizi birisi ayıracakmış gibi, sımsıkı sarılıyorduk.

"Seni çok seviyorum be kadın"

"Seni çok seviyorum be adam"

Bu sözlerden sonra daha da yakınlaşmıştık. Sarılırken başımı boynuna hapsetmiş, kokusunu içime çekerek derin nefesler alıp veriyordum.

Şu kokusu... Sarhoş edecek kadar güzeldi. Her detayı kusursuz bu adamla bir ömür mü geçirecektim şimdi ben?

Yatağa yatıp beni sıcacık kollarında sardığında hayatımın en huzurlu anını yaşamıştım. Saçlarımı okşuyor, hafif öpücükler bırakıyordu.

Ertesi sabah erkenden uyanıp kahvaltıyı hazırladım. Kazım'ı uyandırmak için odaya gireceğim sırada o çıkmıştı odadan. Kocaman gülümsedim.

"Günaydın" Uyku sersemliğiyle oda bana gulumsedi. "Günaydın güzelim"

"Sen elini yüzünü yıka ben kahvaltıyı hazırladım seni bekliyorum"

"Tamam bebeğim benim sen başla ben geliyorum"

"Tamamm" Diyerek mutfağa gittim ve masaya oturdum. Benden beş dakika sonra gelip oda oturmuştu.

Kahvaltımızı yapıp etrafı topladıktan sonra toparlanıp yola çıkmıştık.

Yaklaşık 2 saattir yoldaydık ve patlamak üzereydim. "Sıkıldın mı?" Diye sordu bana. Yüzümü ona çevirdim. "Oturmaktan yoruldum resmen kaç saat bu yol?"

"Güzelim daha 3 buçuk saatimiz falan var" Dediğinde ofladım. Bir yerde arabayı kenara çekip durdu. "Gel mola verelim biraz" Diyerek indi arabadan.

Onun arkasından inip rahat bi nefes almıştım. "Çiğ köftelerimizi yiyelim mi?" Diye sordum heyecanla. Bu halim onu gülümsetmişti. "Sen ne kadar tatlısın öyle ya? Getir bakalım yiyelim" Dedi. Utandığım için kızaran yanaklarımla arabaya gittim ve içinden çiğ köfte ayranlarımızı alıp getirdim.

Gerçekleşemeyen Hayaller/Kazımcan Karataş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin