BÖLÜM 5

62 8 1
                                    

Tam adamını buldun.

''Gerçekten mi?'' diye sordu.

''Sana yalan borcum mu var?'' dedim.

İnsanların ailevi sorunları olabilirdi. Ama sanırım annem ve babam, ailevi sorunlarımızın varlığından bir haberlerdi.

''Hayır, sadece şaşırdım. İnsan sanırım bir tek kendi derdi olduğunu sanıyor. Ya da onun gibi bir şey.'' dedi.

Acaba onun derdi neydi?

Ebeveynleri benimkiler gibi işkolikler miydi? Yoksa boşanmışlar mıydı?

Belki de sadece basit bir tartışma.

''Eğer çok özel değilse ailenle ne gibi bir sorun yaşıyorsun?'' diye sordu.

Bence anlatabilirsin.

Saçmalama, kim benim derdimi ne yapsın?

Belki de sana yardımcı olur, olamaz mı?

Onun kendi dertleri var, neden benimkilere çözüm bulmaya çalışsın ki? Ayrıca artık kim kimin derdine derman oluyor?

Herkes kendi derdine düşmüş.

Çok negatif düşünüyorsun.

Hayır, bunlar gerçekler...

''Boş ver, önemli değiller. Senin derdin ne?'' diye sordum.

Kendini görmezden gelmeyi ne zaman bırakacaksın?

Birileri benim varlığımın farkına varacağı güne kadar.

Tırnak etleriyle oynamaya başladı.

''Muhtemelen duyunca 'böyle dert mi olur?' diyeceksin ama ben buna pek alışkın değilim.'' dedi.

Daha da meraklanmıştım.

''Üvey annem yüzünden babamla tartıştık. O kadından hoşlanmıyorum ama babam bunu anlamıyor.'' dedi.

Sağ bacağı titremeye başladı.

''O kadını neden sevmiyorsun peki?'' diye sordum.

''Pek emin değilim, bana bir şeyler karıştırıyormuş gibi geliyor. Sanki babamı gerçekten sevmiyormuş gibi. Ve babamla pek tartışmayız. Çünkü hobilerimiz, düşüncelerimiz falan benzer.
Ve uzun bir süre sonra babamla tartışmak garip geldi.'' dedi.

Milletin derdine bak.

Hey, herkesin derdi kendine. Herkesin tahammül seviyesi farklıdır. Bazılarının kalkanı incedir.

''Tekrar söylüyorum, muhtemelen senin derdinin yanında benimki hiçbir şey ama-'' Sözünü kestim.

''Herkesin kalkanı farklıdır. Kimininki ince kimininki kalındır. Ama totalde hepsinin amacı seni korumak kötü her şeye karşı. Evet, şimdi düşünüyorum ve seni sıkıntıya sokan şey benim için hiçbir şey. Çünkü ben kalkanımı güçlendireli çok oluyor. Ve sen bunlara alışkın olmadığın için kalkanın çok zayıf.''

Derin bir nefes aldım.

''Kalkanını güçlendir. İnsanlar çok acımasız. Kendilerinin daha zayıf olduklarının farkına varmadan senin üzerine yürüyorlar. Ama senin tek bir adımın onları yerle bir edebilir.''

Ayağa kalktım.

''Bunlar sadece tavsiye. Uygulayıp uygulamamak sana kalmış. O zaman sonra görüşürüz.'' dedim ve yanından ayrıldım.
==================

Ne kadar mükemmel bir gün ama...

Favori dersimin ortasında rehberlik hocası çağırmıştı ve onun yanına gidiyordum.

Kapıyı tıklattım ve içeri girdim.

''Merhaba Senacım. Otur lütfen.'' dedi önündeki kırmızı, deri koltukları gösterirken.

Oturduğumda derin bir nefes aldım.

''Seni çağırma sebebim şu: Resim öğretmenin çizdiğin resimlerin gittikçe farklılaştığını söyledi. Resimlerine biraz baktım. Ve tarzında bir şeylerin değiştiğini gördüm.'' dedi.

Dağhan'la konuşmamızın üzerinden 2 hafta geçmişti. Evet, tarzım değişmişti.

Eskiden her rengi kullanan ben kırmızı ve siyah dışında hiçbir rengi kullanmaz olmuştum. Her tarafa zakkum çiziyordum. Ölüm çiçeği, lanetlenen o çiçek...Ve resimlerim artık daha dramaktikti.

2 haftadır iyi değildim. En küçük şeye ağlamaya başlamıştım ve bu çok sinirimi bozuyordu.

1 hafta önce annemle tartışmıştım. Evet, doğru okudunuz annemle tartışmıştım.

İnsan annesiyle tartıştığı için üzülürdü değil mi?

Ama ben mutlu olmuştum. Ve hayır, delirmemiştim. Annemle iletişim kurabilmek beni o gün için dünyanın en mutlu insanı yapmıştı.

Ne kadar acınası bir durum değil mi? Biliyorum...

Tartışmamızın sebebi ise servisi kaçırıp okula geç kalmamdı.

Uyku düzenim berbat haldeydi. Eve geldiğim gibi uyuyordum, gecenin ikisinde uyanıyordum biraz ders çalışıp tekrar uyuyordum.

Ve kilo vermiştim. Ruh gibiydim. Gün içinde konuştuğum insan sayısı iki elin parmağını geçmiyordu. Artık insanlarla iletişim kurmayı bırakmıştım.

''Evet, haklısınız. Tarzımı ciddi oranda değiştirdim,'' dedim.

''Bunun sebebi nedir?'' diye sordu.

Anlat.

Hayır.

Lütfen.

Hayır.

''Bu konuda konuşmak istemiyorum.'' dedim.

''Neden?''

''Konuşmak istemiyorum.''

''Ama konuşmadan bir çözüm bulamayız değil mi?'' diye sordu.

''Bakın, ben hep böyleydim. Sadece son günlerde duygusallaştım o kadar. Birkaç güne düzeltirim.'' dedim arkama yaslanırken.

''Annen ve baban birer işkolik değil mi?'' dedi.

Ben sana demiştim.

Kes sesini hiçbir şey anlatmayacağım.

Anlatsan ne olur ki

Kes sesini dedim

''Hiçbir veli toplantısına gelmemişler. Tek çocuksun, arkadaşın yok-''

''Evet, yalnızım. Evet, annem ve babam beni gram umursamıyorlar. Evet, arkadaşım yok. Evet, evet yalnızım ve şu koca dünyada yapayalnızım. İnsanların umurunda değilim. Duymak istedikleriniz bunlarsa alın duydunuz. Bunlar hakkında daha fazla konuşmayacağım.''

Ayağa kalktım.

''İyi günler.'' dedim ve odadan çıktım.

Evet, bir saygısızlık yapmıştım ama daha fazla dayanamıyordum.

Eskiz Defteri (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin