''Öyle işte.'' dedim kahvemi içerken. Sanırım sütü biraz fazla kaçmıştı. Daha çok kahveli süt içiyor gibiydim.
Tamam konumuza dönelim.
Dün olan her şeyi Nazlı'ya anlattığımda ağzı bir karış açık kalmıştı.
''Nasıl yani? Boşanacaklar mı?'' diye sordu.
Annem bana tokat attıktan sonra odama çıkmıştım ve sabaha kadarda oradan çıkmamamıştım. Sabah okul için aşağı indiğimde babamı görmüştüm. Gece koltukta uyumuştu.
Ve hâlâ öfkeliydi.
Omuz silktim.
''Bilmiyorum. Her şey olabilir şu an.''
O an her aklıma geldiğinde yanağım sızlıyordu. Çok acımamıştı ama garip gelmişti.
''Tamam, açık olacağım. Daha fazla tepki vermeni bekliyordum. Yani sanki fazla sakinsin gibi geldi bana.'' dedi, tereddüt eder gibiydi.
''Yani sonuçta bu pek de normal bir durum değil aslına bakarsan.''
Alışmak...
Anahtar kelime buydu işte.
İnsan birinin gidişine alışırdı, birinin ölümüne alışırdı. Ama bir insan sevgisizliğe alışır mıydı?
Peki o kişiye sevgisizliği alıştırana ne demeliydi?
''Büyüdüm,'' dedim hırkamın uçlarını çekiştirirken.
''Ve artık bir şeylerin değişmeyeceğini biliyorum. O yüzden artık daha fazla çabalamayacağım. Bende insanım. Onların çabalaması gerekirken ben çaba sarf ediyorum. Saldım artık. Boşanırlarsa da boşansınlar.''
Bir an olsun kendime şaşırmıştım. Çünkü bunları diyen kız, iki gün önce gecenin bir yarısı Instagram'da gördüğü anne-kız videosuna yarım saat ağlamıştı.
İnsanlar hata yapabilirdi.
''Tamam, hadi bu umutsuz havadan kurtulalım.'' dedi ellerini çırparak.
''Ee?'' Bakışları imâlıydı.
''Ne?''
''Anlat diyorum işte.''
''Neyi?''
Eliyle alnına vurdu.
''Diyorum ki, var mı hayatında birileri?''
Bende diyorum ki ne zaman bu soruyu soracak.
Elimle burun kemiğimi sıktım. Gülmemeliydim.
''Kızım ben umutsuz bir romantiğim, ne kadar çabuk unuttun?'' dedim.
Arkadaş olduğumuzdan beri Nazlı sürekli beni birileriyle yakıştırmaya çalışırdı. Ve bunu en çok da ilkokulda yapardı. Evet, biz birer velet iken. Gerçi Nazlı'nın, ablasının aşk konulu kitaplarını çok küçük yaşlarda okumaya başlamasını hesaba katarsak bu pek de anormal bir durum değildi.
''Hiç mi sevgilin olmadı?'' Arkadaş her ay düzenli olarak sevgili değiştirdiği için(!) ona garip geliyordu.
''Hayır Nazlı, olmadı kanka.'' dedim.
''Benim bile sevgilim oldu. Rahip misin kızım sen!?'' dedi.
Ne
''Bir dakika senin sevgilin mi var?'' dedim heyecanla.
''Aslında hayır, ayrıldık. Gülmeyeceksin ama? Çocuk gay çıktı.'' dedi bozuk bir sesle.
Böylesi de anca bizi bulur zaten.
''Ama çok yakışıklıydı. Zaten hep yakışıklı çocuklar gay çıkıyor. Bu ne biçim iş? Yazık değil mi bize?'' dedi.
Bu konuda yorum yapamayacaktım.
''Çocuk İspanyoldu ya.'' dedi.
''İspanyollar yakışıklılar şimdi.'' dedim.
Nazlı'nın yüzü heyecanla aydınlandığında ''Aktörleri yakışıklı,'' diye düzelttim.
Yüzü değişmedi.
''Olsun bu da gelişme. Yavaş yavaş seni bu rahiplik hâlinden çıkaracağız. Ben inanıyorum.'' dedi.
''Selam.'' dedi bir erkek sesi.
''Merhaba,'' dedim Dağhan'a dönerken.
''Eğer bir sonraki teneffüs boşsan, konuşabilir miyiz?'' dedi.
Nazlı'ya bunu sormak için döndüğümde onun bakışları ben ve Dağhan arasında gidip geliyordu.
Ve otuz iki diş sırıtıyordu.
Bu durum yanıma erkek sinek gelse yaşanıyordu.
Şaka. O kadar da değil.
''Tabii,'' dedim.
Dağhan'ın bakışları Nazlı'ya döndü.
Bana doğru "Arkadaşın neden define yaptığı yerde kilolarca altın bulmuş defineci gibi bakıyor?'' diye sordu.
''Birazdan gözlerinden kalpler fışkıracak.''
Bilmez miyim?
Ayrıca benzetme çok iyi değil mi?
Nazlı hâlâ ağzı kulaklarında bize bakıyordu. Allah bilir kafasından neler geçiyordu.
Nazlı, beni başrol yaptığı bütün hayallerinde...
Neyse, boş verin. Bilmek istemeyebilirsiniz.
''O bazen böyle donup kalıyor. Ben düzeltirim onu. Diğer teneffüs görüşürüz.'' dedim.
''Görüşürüz.'' dedi ve yanımızdan ayrıldı.
Nazlı'yı omuzlarından tutup sarstım.
''Nazlı kendine gel.'' dedim.
''Siz çok güzel oldunuz ama! Ağlayacağım sanırım.'' dedi heyecanla.
''Çocuk bile anladı ne yapmaya çalıştığını.'' dedim.
Kafamı duvarlara sürtesim vardı.
Nazlı saçlarını eliyle savurdu.
''Yalnız çocukla dehşet yakıştınız. Bir dakika,'' Duraksadı.
''Siz nereden tanışıyorsunuz? Hani sevgilin yoktu? Sen bana yalan mı söyledin? Eğer bana yalan söylediysen sana yazıklar olsun!''
Nazlı roketatar gibi konuşurken susmasını bekledim.
''Yazdın, çizdin ve oynuyorsun şu an. Sevgilim değil zaten, bayan Sivrizeka. Aslında tam olarak arkadaşım da sayılamaz. Ama iyi birisi.'' dedim.
''Diyorsun?'' dedi imalı bir sesle.
"Hadi oradan be! Kızım sizden dehşet Rory ve Dean vibe'ı alıyorum. Allah'ım bugünleri de gördüm ya daha da ölsem gam yemem.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskiz Defteri (Düzenleniyor)
RomanceOkulun sessiz sakin kızı bir gün eskiz defterini düşürür ve defteri okulun popüler çocuğu bulur...