It's normal to get closer.

42 2 1
                                    


"Dediğim gibi telefonunu açık tutsan yeterli. Mesajlarıma cevap verirsen bizim için daha iyi olur." Arabanın kapısını açarken onaylayan birkaç kelime söyleyerek arabadan indim ve penceresi açık ön camdan bakan Mingi ve Somin'e tekrardan döndüm.

"Sen sorumluluk sahibi bir çocuksun o yüzden burada durup boş boş kural koymayacağım sana. Canın ne istiyorsa onu yap." Dedi Mingi elini yumruk yaparak havaya kaldırırken.

"Eğer bir sorun olursa saat kaç olursa olsun yaz bana tavşan uykuluyum biliyorsun hemen dönerim mesajına." Dedi ve öpücük attı Somin. "Seni çok seviyoruz dikkatli ol."

Dediği şeyler gülümsedim ve el sallayarak apartmana girmek üzere arkamı döndüm. Dış kapı zili çaldığında birkaç dakikanın ardından ilk önce Felix'in 'kim o?' Sesini duyduktan sonra kapı açıldı.

Bir yandan içinde oluşan bu garip heyecan ayaklarımın hafifçe titremesine sebep olurken bir yandan da kimlerin gelebileceğini düşünüyordum. Dahası o anki heyecanımla bunu kestiremiyordum bile. Hani

Ha

"Seungmin!" Dedi Felix kapıyı açmasıyla üzerime atlayacak hızda sarıldığında. O anki şokla donakalmamın yanı sıra oturma odasına bakabilme fırsatı yakalamıştım ama içerde düşündüğümden fazla insan olduğundan kimin olup olmadığını kestirememiştim bile.

"Gelebildiğine çok sevindim." Dediğinde kafamı onaylar şekilde salladım ve ayrıldıktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

"Keşke gelirken bir şeyler getirseydim. Böyle eli boş boş kötü hissettim." Dedim Felix ayakkabılarımı dolaba koyarken.

"Biliyor musun hiç önemli değil çünkü bunun planını birkaç haftadır yaptığımız için Yeonjun ve Minho her şeyi tamamladı zamanında."

Duyduğum isimle kendiliğinden kıvrılan dudaklarımı birbirine bastırarak kendimi durdurdum ve onaylarcasına kafamı salladım.

"İstiyorsan eşyalarını odama bırak daha rahat edersin hem."

"Tam onu diyecektim. Hem de elimi yıkayıp gelirim hemen." Dedim ve giriş kapısının soluna dönecek şekilde uzun koridordaki son odaya doğru yürüdüm.

Işıkları açma gereği duymadan yürüdüğüm koridorun sonunda aynı şekilde odaya girdim yatağın ucuna çantamı bırakırken koridorda duyduğum ayak sesleriyle arkamı dönmeme kalmadan birinin odaya girip ışıkları açmasıyla irkildim.

"Korkacağını düşünmedim." Duyduğum tanıdık sesle arkamı döndüm.

"Minho az kalsın çığlık atacaktım o kadar sessiz yürüyüp bir anda hızlanılır mı?" Biraz isyankar çıkan sesime karşı gülerek yanıma geldi ve montumun şapkasını açtı.

"Tamam tamam özür dilerim. Bir daha yapmam." Dedi ve montumu çıkarmama yardımcı olup Felix'in askılığına astı. Ben de o sırada dağılmış olan saçımı aynaya bakarak düzeltmeye çalıştım.

"Gelmeyeceksin sanıyordum."

"Ben de öyle sanıyordum." Dedim omzumu silkerek.

"Gelmene sevindim ama." Dediği şeyle duraksadım ve aynadan çekilip Minho'ya karşı döndüm. Gömlek üstüne giydiği yeşil bazlı çoklu çizgili kazakla normalden biraz daha özenli giyindiğini belli ediyordu. Bana hafifçe gülümsediğini fark ettiğimdeyse ben de hafifçe gülümsedim ve tekrardan omzumu silkeledim.

Ben de seni gördüğüme sevindim.

"Senin bir işin mi vardı?" Diye sorduğumda hayır anlamında başını salladı.

"Sadece seni görmek için geldim. İşin bittiyse içeri geçelim mi?" Dediğinde onayladım ve telefonumu arka cebime koyup hızlıca Minho'nun peşinden yürümeye başladım.

"Seungmin!" Salona girdiğim an jisung'un koltuktan zıplayıp yanıma gelmesi bir oldu. "Hoşgeldin. İyi ki geldin!"

Jisung Bir yandan elindeki plastik bardağı dökmemek üzere bana uzatırken bir yandan da kumandayla uğraşıyordu. Koltuğun köşesinde gördüğüm Jeongin ise telefonuyla uğraşıyordu. Etrafa bakındığımda arkadaş olmasa bile gördüğüm tanıdık yüzlerle biraz daha rahatlamıştım. Şimdilik Minho, ben, Felix, Jeongin, Jisung ve Yeonjun vardı.

"Hoşbuldum." Dedim elinde uzattığı içeceği almak için uzanırken Minho'nun kolumu tutmasıyla duraksadım.

"Bu ne Jisung? Seungmin'i geldiği saliseden itibaren sarhoş etmeye mi çalışıyorsun sen?" 

"Saçmalama be." Dedi ve göz devirdi Jisung. "Önüme gelene içki dağıtıyorum sanacak tanımasa beni."

"Zaten daha önce beraber içtik çok da sorun etme." Dedi Felix elindeki tabağı masaya koyarak.

"Oha gerçekten mi?" Dedi Jeongin telefonundan başını kaldırdı şaşırdığını belli ederek. "Seungmin'in hiç içtiğini düşünmemiştim."

"Sarhoş olacak kadar içmedim." Dedim omzumu silkip elimdeki içeceği içerken. Meyve suyuyla sprite gibi bir tadı vardı ve açıkcası o kadar da güzel değildi ama içmesi hoştu.

"Bundan haberim yoktu." Dediğinde Minho'ya baktım.

"Yani yanındayken hiç bahsi geçmedi."

"Harbiden lan." Dedi Jisung koltuğa kendini bıraktığında. "Siz böyle eksiz falan da konuşmazdınız. Bir şey mi kaçırdık?"

"Ne?"

Bir anda oluşan sessizlikle beraber yavaşça yutkundum.

"Ben." O anın etkisiyle bir anda havanın daraldığını ve gölge misali üzerime geldiğini hissettim. Ne demeliydim? Nasıl açıklamalıydım?

"İki insan yakınlaşabilir." Dedi ve kolunu omzuma attı Minho. "Ayrıca ortaokul arkadaşı olduğumuzu öğrendik."

"Evet." Dedim hafifçe gülümseyeme çalışarak. "Arada geçen yılların hatrı diyelim."

"Oha bunu bilmiyordum." Dedi ve gülerek ellerini çarptı Felix. "En iyi yakın arladaşlarım eskiden arkadaş mıymış? Çok havalı."

Verilen birkaç yorumdan sonra boş yere yaptığım stresi hafifçe bırakarak koltukta boş bulduğum Jeongin'in yanına oturdum.

"Nasılsın?" Dedi jeongin bir yandan Felix'in yaptığı browninin son parçasını ağzına atarken.

"İyi gibi. Sen?" Dediğimde omzunu silkti ve kafasını geriye yasladı.

"Yuvarlanıyoruz." Telefonuna bildirim sesi düştüğünde hızlıca telefonunu çıkardı ve gördüğü bildirimden olsa gerek yüzünü kocaman bir sırıtış kapladı.

"Vazgeçtim hyung." Dedi ve tekrardan bana döndü gözleri. "Bugün baya güzel geçiyor."

Sorry, i love you -2min. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin