"Ee şimdi kime kokteyl hazırlıyoruz biz?" Dedi Yeonjun, Felixle mutfağa doğru geçerken bize seslenerek. "İsteyenler söylesin Jisung sende say gel.""Şimdi içmek isteyenler için." Dedi ve elindekileri kaldırdı Jisung bir heyecanla, tabuu da kazanmanın verdiği üstünlük olsa gerek, elindeki iki şişeyi kaldırarak.
"Ya soju, ya da şarap. Soju istiyorsanız yeonjun onunla kokteyl yapacakmış. Karar verin."
"Ben enerji içeceğimle mutluyum, biyolojik yaşıma saygımdan içmeyeceğim." Dedi jeongin sırıtıp elindeki metal şişeyi havaya kaldırarak.
"Bende şu an bir şey içmek istemiyorum. En azından karışık bir şeyler içip midemi bozmadığıma emin olabilirim." Dedim elimi kaldırarak.
"Şarabı seungminle bana verin, kalanı da soju olsun." Dedi Minho ortaya bir fikir atarak. "Gelmeden iki bardak soju içtim o yüzden biraz daha içersem geceyi yerde geçiririm."
"Evet hem Seungmin'e eşlik etmiş olursun." Dedi Heesung gülümseyerek.
"Bana fark etmez. Çok içen biri değilim zaten." Dedim tekrardan başımı sallayarak.
"Herkes onayladıysa hadi biz uno oynamaya devam edelim." Dedi Taehyun ve böylece , jeongin, jisung ve heesung dörtlü başladıkları oyuna pür dikkat bir şekilde devam etmeye başladıklarında ben de kucağımdaki yastığa sarılıp onları izlemeye devam ettim.
"Balkona çıkıyorum sen de gelsene." Dediğinde ayaklanan Minho'ya baktım ve onu onaylayıp yavaşça koltuktan kalktım.
"Şimdi içmek ister misin?" Dedi şarabı göstererek. Kafamı olumlu anlamda salladığım iki tane plastik bardakla beraber şişeyi aldı ve gözleriyle önünü işaret ettiğinde önünden giderek Felix'in odasındaki balkonun kapısını açtım.
"Oh centilmen çocuk." Dedi ve sırıtarak balkona çıktığından gülümseyerek ardından ilk odanın kapısını, sonra da balkona girip onun kapısını kapattım.
Felix'in odasında bağlı olan balkon çok fazla büyük olmayıp küçük kare bir sehpa ve bir tane çift kişilik koltuktan oluşuyordu. Etrafı camlarla çevrili olduğu için hava esmiyordu ama bu soğuğu yalıtmadığı gerçeğini çoktan vurmuştu vücuduma.
"Burası soğukmuş." Dedim ve koltuğun kenarında katlı olan battaniyeyi alıp Minho'nun yanına oturdum.
"İstiyorsan içerden montunu getireyim."
"Yok mont oturduğun sürece sıcak tutmuyor." Dedim ve battaniyeyi koltukta bağdaş kurduktan sarılacak biçimde sırtıma geçirdim. "Sen de istiyor muydun?"
"Sigara içicem. Sonra." Dedi ayaktayken, bir camı açıp sehpanın üzerindeki sigara paketini alarak. Onun her bir hareketine sadece baktım. BönBön baktığımı fark etmiş olacakki diğer eliyle kafamı hafifçe okşadı ve gülümsedi.
"İçmemi sevmediğini biliyorum. Azalttım zaten ama bugün yasakları çiğneyebiliriz değil mi?" Dediğinde gözlerimi devirdim saçlarımı düzeltirken.
"Yasakları yeterince çiğneyeceğiz zaten. En azından sigarayı bırakarak başlayabilirsin. Hem." Dedim ve yüzüme doğru esen rüzgarla kafamı kıpırdattım. Soğuktan üşüyor olsam bile o an açık olan camdan gözüken ayla beraber esen rüzgar beni biraz olsun huzurlu hissettirmişti.
"Heh söyle."
"Hem reşit değiliz. Bunları nasıl bulmayı becerdiniz?!" Dedim bir an gür çıkan sesimle. Buna komik bulacakki başını geriye doğru atıp gülmeye başladı Minho.
"Ne?"
"Seungmin bir an gözüme çok komik geldin." Dedi. Gülme sesi kulaklarıma dolduğunda istemsizce yukarı kıvrılan dudaklarımı birbirine bastırdım kendimce. Çabaladım en azından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry, i love you -2min.
FanfictionSana yakın olmak için yaptığım şey aramıza duvar örmekmiş, diyecek hiçbir şeyim yok. Kendimi suçluyorum, seni suçluyorum.