0.3

413 57 42
                                        




20.10.2023


~~~~


Kim Jennie,

Bakın, bugün nereden baksam güzel uyanmış; geride kalan saatlerimin de pekala güzel geceçeğine olan inancım artmıştı.

Bu sabahın gecesinde yeniden evden sessiz sedasız ayrılıp, hemen dibimizde duran Askeriye'ye izinsiz girip; babamın teğmenlerinden biriyle, yakışıklı olan teğmeni diye düzeltirsek daha anlaşılır olabilir, gece yarısı buluşmama rağmen, sabaha enerjik, güzel ve neşeli başlamıştım. İçimde bitmek bilmeyen yaz enerjisi vardı ki, havaların buz gibi olmasına rağmen nereden geldiğini pek anlayamamıştım. Hani çok ama çok istediğiniz bir şey olur ya da başınıza çok ama çok güzel bir şey gelir de, yüzünüzdeki o aptal ama bulaşıcı sırıtmayı tutamazsınız ya; aynen o hallere girmiştim.

Tamam, tamam.

Bir yerde dürüst olmak da lazım; ben zaten karakterim gereği fazla enerjik, neşeli ve yerinde duramayan bir insansım. Bunu bir kenara koyarsak şayet; şu anki durumumu bir nebze açıklıyordu. Hoş, genelde sabahları yüzüm cehennemden hallice; tavırlarım, mızmız beş yaşındaki bir çocuğu andırmayacak şekilde sınırlı olurdu da; bu sabah onlar da yoktu. Böyle içi içine sığmama durumu olur ya, işte tam o sularda yüzüyordum; ah, hayır, o sularda resmen ama resmen boğuluyordum.

Bugün bende birtakım açıklayamadığım bir halle vardı da hadi bakalım. Çok da üstüne düşüp, zaten halihazırda keyifli olduğum anları, bir bir soğutmak istemiyordum. Böyle takılmak daha iyiydi sanırım.

Acaba bu neşeli halinin, dün gece görüştüğün teğmen beyle bir ilgisi olabilir mi Jennie Hanım?

''Cevap veriyorum; hayır olamaz!'' diye sahte sahte gülerken bağırdım ve en sonunda sıcak yatağımdan kalktım. Bakın, normalde bu yataktan kalkmamak için kendi kendime bin bir türlü bahane üretirdim ama hayır; resmen hemencecik güne başlamak istiyordum. ''Başka salak saçma sorum yoksa hazırlanmaya gidebilirim...''

Kendi kendime daha başka sorumun olmayacağına kanaat getirdikten sonra, ayaklarımı yere koyduğum gibi yataktan fırladım ve usul usul odamda bulunan lavaboya doğru ilerledim. Şimdi, birilerini öldürüp hakkını yemeden önce birkaç şeye açıklık getirmek istiyordum; her ne kadar odamın penceresi bozuk olsa da, ki babama söylesem bu bozukluğu anında tamir eder de, işte, işime gelmiyordu, bu geniş ve beyaz renginin hakim olduğunu odamı seviyordum. Tamam, sevmemin en büyük nedeni kendime ait lavabom olması olabilirdi ama büyüklüğü, tam olarak benim tarzıma göre dizayn edilmesi ve de pencereden kolayca kaçabilecek olunması da sevmem için güçlü nedenlerdi.

Bu odaya baktıkça babamın neden lojmanda kalmak istemediğini anlayabiliyordum.

Orada olsaydık büyük ihtimalle kendime ait lavabom olmayacak; bu kadar büyük bir odada -ve evde- kalamayacaktık. Eh, annesi onu küçük yaşta terk etmiş kızı için babamın yapabileceği şeyler bu kadar olabiliyordu. Sanırım annesiz yetiştiğim için imkanı ne varsa önüme sermek istiyor ve sanki annesiz büyümüş olmam gerçeğini unutturmaya çalışıyordu.

Eh, bu tür büyük şeyler; maddiyatla unutturulmayacak kadar fazla travma sebebiydi ama babama da en azından bu konuda kızmıyordum. Sonuçta benimle beraber o da terk edilmişti ve başında benim kadar büyük bir bela vardı. O yüzden söz konusu bunlar olunca hiç ses etmiyor ve bana verdiği şeyleri sessizce kabul ediyordum.

hazel haze |taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin