Sabah uyandığında ağzındaki acı tadı umursamadı.Neredeyse her gece içtiği uyku hapının eseriydi bu acı tad.Ama şuan daha büyük sorunları vardı.
Gece gözünü kapatıp rüyasız bir uykuya dalmadan önceki son düşüncesi herkesle bağını kesmekti.Lincoln dahil.Bu nedenle sınıfını değiştirmek üzere annesiyle konuşacaktı.Bu en hızlı çözümdü.
Bunları düşünürken bir yandan ayılmış ve saate bakmıştı.Sabah 7 sularındaydı.Okul için hazırlanması gerekiyordu.Bu nedenle sıcak ve rahat yorganının altından çıktı.Çıkmasıyla gözünün kararması bir oldu.Üç-beş kere kafasını salladıktan sonra odasının kapısını sessizce açtı ve banyoya yollandı.
Gıcırdayan kapı o kendi bildi bileli böyleydi.Yüksek kulak tırmalayan sesin ardından banyoya girebildi.Yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı.İç organlarını umursamadan içine oturan öküz yüzünden karnı aç değildi.Hatta bir sürü Fastfood yemişcesine ağrıyordu.
Tuvaletini de yaptıktan sonra tekrar odasına geçti ve o an normalde olanın on katı rahat olan pijamalarını çıkartıp,buz gibi ve rahatsız olan üniformasını giydi.Bir gecede nasıl o kadar tozlandığı asla anlayamadığı -aslında anlayamıyor değil,üstünde yeterince düşünmüyor- siyah montunu giydi.Dünküyle aynı olan,hazırlanmamış çantasını sırtına attı ve sesi umursamadan kapıyı açtı.
Kolay giyebildiği spor ayakkabılarını bir çırpıda ayağına geçirdi.Annesine ve Babasının üstünde süslü anahtarlıklar olan anahtarları yerine kendi 'sadece anahtar'ını aldı ve montunun cebine attı.
(Bir saattir ne kadar boş yaptığımı fark ettim:d)
Dışarı,henüz karanlık ve buz gibi olan havaya çıktı kapıyı açıp.Hafif ışık saçan elektrik direğinin altındaki Lincoln'a gözü ilişti.Kapşonunu geçirip çok önemli birşey düşünüyormuş gibi gözlerini yere dikti.
Hızlı adımlarla yürüyerek Lincoln'un yanından geçti.
"Hey!Lai!!" diye arkasından bağırdı Lincoln.
Koşarak yanına geldi.
Elini Laiko'nun omzuna koyup sordu "N'oldu bro?"
"Birşey yok..." diye fısıldadı Laiko.
"Olmuş birşey olmuşşş" dedi Lincoln ortamı yumuşatmaya çalışarak.
"Git Başımdan Lincoln" dedi Laiko soğuk bakışını Lincoln'a döndürerek.
Nasıl da L'e benziyordu.
Tek kelime etmeden iki eline de cebine sokup yürümeye başladı Lincoln.
İkisi sessizce yürüyerek okula vardılar.Okula vardıklarında Lincoln bişeyler söyleyip Laiko'dan ayrıldı.
Laiko sınıfa kadar gözlerini yere dikip gitti.Sınıfa girdiğinde hep oturduğu sıraya oturdu.Aslında oturmasıyla uyuması bir olurdu ama bugün sınav vardı.(Pazartesi Türkçe Sınavı var😴🔫)Bu yüzden uyumamak için telefonunu çıkartıp oyun oynamaya başladı.
Lincoln içeri girdiğinde telefondan başını kaldırıp bakmadı.Yanına oturduğunda da bakışını ona döndürmedi.Lincoln da bozuntuya vermiyordu.Ama vermesi gerekiyordu ki Laiko ondan kolayca ayrılsın.
Lincoln'da telefonunu çıkartıp oyun oynamaya başladı.
Kısa süre sonra Yuuma geldi ve Lincoln'la konuşmaya başladı.Sadece Lincoln'la konuşuyordu,anlaşılan geldiği anda Laiko'nun ona attığı bakış -Lincoln'un aksine- onu kırmıştı,istenmiyormuş gibi hissettirmişti.
Lincoln yeni aldığı oyun hakkında konuşmaya başlamışken Hoca geldi ve herkes yerine oturmak zorunda kaldı.
Konuşmaya ve dersi anlatmaya başladı.Tahtaya birşey yazmaya başlayınca Lincoln o ders için kullandığı defteri çıkarıp yazı yazmaya başladı.Laiko ise hazırlamadığı çantasından rastgele bir defter çıkardı.O an işledikleri dersin defteri yanında değildi.Arkasında hiçbirşey yazmayan bir sayfa bulup tahtada yazanları yazmaya başladı.•••
Zil çaldığında diğer çocuklar ellerine aldıkları top ile dışarı koştular.Kızlar ise defterlerini kapatıp ödevi not defterlerine yazdılar.Lincoln da öyle yapıyordu.Üstüne kanatlar çizdiği beyaz küçük bir not defteri vardı.İçinde ise türlü türlü ödev vardı.
"Gelin dışarı çıkalım!" dedi neşeyle Yuuma
"Hayır" dedi Laiko soğuk bir şekilde.
"Sonunda konuştun" dedi kıhkıh güldü arkadan Ryuk.
Az daha kalp krizi geçirecek olmasını belli etmedi Laiko.
"İkinizle birşey konuşmak istiyorum" dedi Laiko.
Lincoln endişeyle yutkundu.Yoksa..?
"Ne oldu ki?" diye sordu Yuuma sesinde anlaşılan korku tınısıyla.
"Ben-Ben artık sizinle konuşmak veya arkadaş kalmak istemiyorum." dedi sesi soğuk ve duygusuz olsada kekeleyerek Laiko.
Ve başını camın olduğu tarafa döndürdü.
"Neden?!" diye sordu Lincoln
"Siksen söylemem" dedi Laiko soğukça.
Lincoln dudaklarını birbirine bastırdı ve yaşların gözlerinden akmasına izin verdi.
Yuuma ağlarken hıçkırmaya başlamıştı.
İkisinin burunlarını çekmesine daha fazla katlanamayacağını fark eden Laiko çantasını topladı.
Yuuma'ya dönüp "Yer değiştirelim?" diye sordu.
Yuuma başını kaldırdı,yaşlı gözleri ile ona bakıp omuz silkti.
Laiko onun oturduğu sıraya gidip onun eşyalarını topladı.Yuuma duvar kenarında oturuyordu.Yuuma'nın eşyalarını onun çantasına tıktı.Kendi çantasını koyduktan sonra çantayı Yuuma'ya götürdü.
Yuuma mendille burnunu sümkürüyordu.Duygusuz gibi davranmaya alışıktı.Önceki hayatında 6 yaşından sonra duygularını hiç belli etmemişti.Ama son anında,kira'nın gözünün içine endişe ve huzurla bakmıştı.Bu ikisinin birleşimiydi yüz ifadesi.
O an aklına Death Note onda ise Kira'nın öldüğü geldi.Büyük ihtimalle böyleydi.Near ve Mello onu alt etmişti büyük ihtimal.
Yuuma'ya çantasını verirken onun yüzüne bakmadan huzurla gülümsedi.Yuuma bunu fark etmemişti neyseki.Ardından Laiko kendine gelip yeni sırasına geçti.
Düzgün şekilde oturup telefonda oyun oynamaya başladı.
-
Lincoln ise gözyaşlarını silmişti.Okuldan sonra evde ağlayabilirdi.Şimdi olmazdı.
Bir yandan da deli gibi çözüm arıyordu.Fark etmeden Laiko'ya karşı saplantılı olmuştu.Aşk veya sevgi olduğunu sanmıyordu ama onsuz yaşayamazdı.
"Yuuma.Gidip başka yerde ağlar mısın?" diye sordu Yuuma'yı kırmamaya çalışarak.Gerçi kırılsa da umurzamazdı,Yuuma'ya karşı saplantısı yada onun gibi birşey yoktu.
Yuuma ona baktı ve titreyen sesiyle "Tabii,ben-ben her ne yaptıysam özür dilerim ve-" durdu ve akan burnunu gri,bol sweat'inin koluna sildi "-Ben ikiniz barışana k-kadar ikinizle konuşmak is-istemiyorum..." dedi ve sınıftan dışarı çıktı.Büyük ihtimalle Futbol oynayan erkeklerin yanına gitmişti.
Ne kadar saçma bir işti bu.Ne alakaydı şimdi?
Lincoln bunlar hakkında kafa yorarken Laiko kalktı ve sınıftan çıktı.
Lincoln sınıfta tekti şimdi.Kafası deli gibi çalışıyordu.Ne yapacağını düşünüyordu.Farkında olmadan kafasını kaşıyordu.
"Ooooofffff!Taşşak mı geçiyon ya" diye iç çekti Lincoln.
Sınıfa giren iki kız onun söylediğini duymuştu.Sarı saçlı kız Lincoln'un yanına geldi.
"Ne oldu Lincoln?" diye sordu endişeyle.
Lincoln başını kaldırıp onun koyu yeşil gözlerine baktı.
Gözlerinin altına siyah kalem çekmişti.Koyu yeşil gözleri ise neredeyse siyahtı.L'in gözlerine benziyordu.
Ağzı açık kalmıştı Lincoln'un.
"Hayır,hayır iyi değilim" dedi gözlerini büyülü gözlerden çekerek.
Kız başını döndürüp arkadaşına kaş göz hareketi yaptı.Diğer kız başını hafifçe sallayıp sınıftan çıktı.
"Neden?Ne oldu ki?" diye sordu kız halden anlar şekilde.
Lincoln uzun süredir arkadaşı olan Laiko'nun onu nasıl gözünü kırpmadan terk ettiğini anlattı.İçindeki boşluktan bahsetmedi.Bahsedemezdi zaten...
Sonuç olarak kız üzülmüş gözükmüyordu.Daha çok rol kesiyordu.Üzgünmüş gibi yapıyordu.Bide becerebilse.
"Ben,senin adına üzüldüm Lincoln" dedi.
"Anlaşılıyor" dedi Lincoln ona bakmadan.
"Herhangi bi kavga falan ettiniz mi?" diye sordu kız.
"Hayır,ben o ne derse yaparım,kavga için-" sesli bir şekilde burnunu çekti "-bir sebep yok!" diye yakındı.
Tam Lincoln'un gözyaşları gelmeye başlamıştı ki zil çaldı ve ter kokusu ve çamur içindeki oğlanlar içeri girdi.
Kızı ve Lincoln'u gören oğlanlardan biri "OĞOĞOĞOĞO" diye anırmaya başladı.
Sinirleri bozulan Lincoln derdini dinleyen hoş kıza döndü ve sordu "İsmin ne?"
"Hanae" dedi kız gülümseyerek.(Hanae diye gözünün altına siyah kalem çeken kız mı olur ae)
"Teşekkürler ve numaranı alabilir miyim?"
Kız biraz şaşırdı ama kıkırdamasını tutup Lincoln'a numarasını verdi.
"Sağol" dedi ve ellerini cebine atıp dışarı çıktı Lincoln.
Laiko etrafta gözükmüyordu.Erkekler tuvaletine gitmeye karar verdi.Genelde Bodrum katının erkekler tuvaletine gider uyuyakalırdı.
Bodrum katına indiğinde burnuna küf kokusu doldu.Koridorun sonundaki tuvalete ulaşmak için küf kokan koridoru geçti.
Erkekler tuvaletine girdiğinde kenarda bir köşede yatan uyuyakalmış Laiko'yu gördü.Uyurken bile L'e benziyordu.
Kapıya baktı.Açıktı.Açık olsa n'olurdu?Zaten kimse gelmiyordu buraya.
Lincoln,Laiko'ya doğru yürüdü.Yakınına geldiğinde oturdu.Ve yüzünü incelemeye başladı.
Uzun süre bir insana bakarsanız uyanırmış.Laiko'da uyandı.Ve önünde karabasan gibi dikilmiş Lincoln'u görünce çığlığı bastı.Tabi ne kadar basabiliyorsa.Boğazı kısılmıştı.
"AĞAGGAGAGGKKK" öksürdü ve boğazını tuttu.
"Ne arıyo'sun lan sen burda?!" diye hesap sordu.
"L'e benziyorsun"
"Ne?"
"L'e benziyorsun Laiko"
"..."
Laiko gözlerini yere dikti.Ama jeton sonra düştü.
"SEN L'I NERDEN BİLİYOSUN??" diye sordu bağırarak.
Lincoln güldü.
"Baş düşmanın"300500300500
Yeni bölüm attım nasılım.
Neyse askolae ben bişe öğrendim.
Böyle iyi insanlar ölürken onun ruhunu almaya gelen melek onun sevdiği bi insan olurmuş.Ve hatırlayın bakalım Light ölürken kim'i gördüüüü??
L'i tab2
Lawlight gerçek zaa
Ama şey Light çok iyi bi İnsan değildi yani bilemiyorum ama Takemichi ölürken Hina'yı yani aşkını gördü Light'tada aynı olamaz mııı??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonraki Hayat/Lawlight
Hayran KurguKira ve L,peki ikisi beraber olup Death Note'u kullanırsa ne olur? başka bir hayatı olacağına inanmıyordu.Böyle şeyler ona saçma gelirdi.Ama kalp krizi geçirdikten kısa süre sonra küçük bir bedenle, şefkatli ellerin arasında bir hastane yatağındayd...