Aşkın gözü kör mü acaba / Junew, Bbangkyu

•}[37]{•

25102023

~

Gülüşleri arasında sinmişti oturduğu sandalyeye Juyeon. Yun yine genç yaşına sığdırdığı tonla çılgın anısını anlatırken gülmemek zordu elbette. Yorgun bir uçak yolculuğunun ardından yedikleri yemek, bulundukları ortam sıcak ve sarhoş olmaktan korkmayacağı kadar güven vericiydi.

"O fıstık yeşili arabanın bile hikayesi olduğuna inanamıyorum."

"Araba Younghoon'un yalnız haberiniz olsun."

"Deniz'i tavlamak için almamış mıydın onu ya?"

"Arabanın çirkinliğini iftiralarınla kapatamazsın!"

Normalde arkadaş ortamlarında dönen samimi sohbetlere şimdi Deniz, Chanhee, Changmin ve Hyunjae'de dahil olmuştu. Tuhaftır ki kimsenin kimseden çekindiği yoktu. Deniz ve Yun'un bazı korece kelime şakalarını anlamaması dahi ortamın samimiyetini arttırıyordu. Üstelik Juyeon hiç olmadığı kadar kahkaha atıp gülüyordu.

Chanhee için yeni bir şeydi onu bu denli gülerken görmek, şüphesiz çok güzeldi yanındaki. Saç tutamları dağılıp duruyordu her hareketinde. Esmer tenini zarif inci bir kolye sarmıştı ve keskin gözlerinde hiçbir perde yoktu.

Sarhoşluğuna ve içindeki gizli hüzne versede bu halini, arkadaşlarını dinlemek, onlara bakmak dahi ona iyi geliyor olmalıydı.

"Juyeon."

Sakince seslenmişti adını yüzündeki gülümsemeyi silmeden. Fakat pekte duymamıştı söz konusu olan kişi. Hala arkadaşlarının sohbetindeydi tüm odağı.

"Lee Juyeon."

Ve sakince çevirmişti kafasını ona güzeller güzeli olan.

"Hm?"

"Sarhoşsun."

Gülmüştü Juyeon kafasının olumsuz anlamda sallayarak.

"Mutluyum."

İnkar ettiğini söyleyebilirdi belki Chanhee, fakat ses tonu sahiden ayık çıkarken sarhoş olup olmadığına karar vermek zor olmuştu.

Neyseki Chanhee'nin karışan aklının düşünceler içerisinde boğulmasına izin vermeden geç olsada fazla mutlu olan arkadaşlarının önündeki tüm alkolü gizlemişti Yun, Younghoon ve Kevin üçlüsü.

Sarhoş Juyeon'un kafası düşmüştü sonra Chanhee'nin omzuna. Tüm masa o anda sessizleşirken kaskatı kesilmişti tüm gözler üzerinde olan Chanhee.

Gecenin devamında Kore'nin amerika köpeği olduğunu öne sürmüştü genç kız Juyeon ve Chanhee'nin üzerindeki ilgiyi azaltmak adına.

Ve çoğunluğu koreli olan masada çatallar üzerine doğrultulurken Çin'in entrikalarından girilmiş, Türklerle olan geçmişleri üzerine yoğun sohbetler edilmişti.

İşin özü, nefret kazansada amacına ulaşmıştı ki Juyeon Chanhee'nin omzunda uyuklasada masa eski ortamını geri kazanmıştı.

"Aşık olduğunu duydum."

"Kuşlar mı söyledi?"

"Gözlerin kuştan sayılır mı?"

Hyunjae sorusuna yanıtsız kalan bedenin gözlerine bakmak için eğilmişti hafifçe. Gerileyerek kaşlarını çatmıştı Juyeon. Uykuluydu hala. Uyandığında tuhaf bakışlarla karşılanmasının nedenini anlayamadan odasına uyumaya gönderilmişti.

"Ne istiyorsun?"

Pek bir şey istediği yoktu Hyunjae'nin. Konuşmayalı yıllar geçmişti ve neden kendisine görünmezmiş gibi davrandığını merak ediyordu karşısındakinin.
Omuz silkerek önüne dönüp ellerini cebine atarak yürümeye başlamıştı sonunda. Odaları Yun'un harika jestiyle yan yana olduğundan uzun akşam yemeğinin ardından birlikte adımlıyorlardı şimdi.

"İyi görünmüyorsun. Ve sanki iyi içtin bugün sarhoş olmak için çabalıyormuşçasına."

"Fazla gözlemlemişsin."

"Kore'de de aynıydın. Beni görmezden geldiğin birkaç gün öncesinden bahsediyorum."

"Birkaç gün önce Kore'de miydin?"

"Yorgun birine göre fazla şakacısın."

"Sarhoşum unuttun mu?"

"İyi gidiyorsun yinede. Gözlerine bakmayınca anlaşılmıyor pek."

Juyeon gülmüştü sonunda. Uykusu vardı hala. Derince bir nefes alarak saç tutamlarını geriye doğru taramıştı.

"Sarsılmayacak bir dostluk kurmanı kıskandım bu arada. Seni fazlasıyla önemsiyorlardı."

"Varlıklarına inanmak zor geliyor."

"Hüznünü onlarla paylaşmalısın o halde. Sarhoş olmak yerine."

"Sarhoş olmamdan bu denli rahatsız mısın?"

"Ayık Juyeon'u daha çok seviyorum diyelim."

"İyi geceler."

"Chanhee'de endişeli görünüyordu. Changmin dışında başka hiçkimseyi önemsemez üstelik. Ve omzunda uyumanada hiçbir şey söylemedi. Pek sevmezde teması."

"Bekle. Ne?"

"Kendine gelince hatırlarsın muhtemelen. Gidip uyu."

~

25102023