İyi okumalar!
İzlendiğimi biliyorum. Gözlerimi kapalı tutmaya çalışıyorum. Bunu daha önce de yaptım. Odaya sızan güneş ışıkları uyuyor numarası yapmamı engelliyor. Olduğum yerde esnedim. Uyanmış gibi yapmam gerekiyor. Gözlerimi aralayıp odaya baktım. Sandalyede oturmuş beni izliyordu.
''Günaydın Çağrı.'' dedim, uykulu sesimle.
Başını salladı sadece. Bana güvenene kadar beni bu evden bile çıkarmayacağını düşünüyordum. Her ne kadar anlattıklarımın hepsi doğru olsa da ilk kez gördüğün birine güvenemezdin. Bana acıdığını düşünüyordum bir noktada.
''Banyoya kadar da beni takip edecek misin?'' dedim, alaycı bir şekilde.
''Kapıda bekleyeceğim.'' diye cevap verdi, kararlı bir tonda.
''Bu gece sen nöbetçiydin başımda galiba.''
''Evet, ben nöbetçiydim. Derin uyuyorsun.''
''Galiba uzun zaman sonra ilk kez güvenilir bir yere başımı sokunca uyuyup kalmışım. Normalde bu kadar ağır uyumam.''
İçten içe onlara güvenmem gerektiğini biliyordum. Bu sadece güven duygusuna duyduğum açlıktan kaynaklanan aptalca bir takıntı olabilirdi. Bu takıntı kendini kanıtlamak için dün geceden beri çılgınca bana aynı şeyleri bağırıyordu. 'SENİ DÜN HARUN'A VEREBİLİRLERDİ!'
İçimde oluşan minicik bir güven duygusundan kaynaklı belki de bu kadar ağır uyumuştum. Çünkü birkaç aydır sürekli tetikte uyuyordum. Güvenli bir alan bulamıyordum. Her güvenli sandığım alan ya mutasyonlularla son buluyordu ya da Harun'un adamları sayesinde terk ediyordum.
Şimdi ise Harun'un en azından dün gece gelmeyeceğini biliyordum. Beni görmediğini düşünüyordum. Görse zaten o parktan kimse sağ çıkmazdı. Mutasyonluların da bu kadar iç hatta giremeyeceğini düşünüyordum.
Banyoya geldiğimde Çağrı kapının başında beklemeye devam etti. İçimden söylenmek gelse de buna hakkım olmadığının farkındaydım. Bana kasabalarının, evlerinin kapılarını açmışlardı. Bir şey söylersem onlara haksızlık edecektim.
Lavabonun üstünde duran tarağı elime alıp dün yamuk kestiğim saçlarımı taradım. Bileğimdeki eskimiş tokayla toplayabildiğim kadar topladım. Elimi yüzümü yıkadım. Tuvalet ihtiyacımı da giderdim. Dolabı açtığımda kenarda kalmış bir diş fırçası gördüm. Diş macunu da köşede duruyordu. Eski dünyadan kalan en güzel şeyler. Fırçayı önce birinin kullanma ihtimaline karşı güzelce yıkadım. Sonra macundan azıcık sıkıp dişlerimi fırçaladım. Bu naneli tadı özlemiştim. Banyodan çıkmaya hazırdım.
Kapının önünde Çağrı beni bekliyordu. Odamın karşısındaki kapı açıldığında içerden benim üstümdeki kıyafetlere benzer şeyler giymiş Hilal çıktı. Onun kıyafetlerini giydiğimi biliyordum. Arkasından Mert çıktı. Dün de Hilal'e sevgilim dediğini duymuştum. Birbirlerine yakışıyorlardı.
''Günaydın ahali.'' dedi, Mert neşeli bir sesle.
Hilal sessizdi. Benim gibi pek sabah insanına benzemiyordu.
''Günaydın.'' dedi, Çağrı esneyerek. Hilal ve ben sadece baş salladık. Hilal merdivenlere doğru ilerlerken burada beklemenin saçma olduğuna karar verip onu takip ettim. Mutfağa gittiğinde dolabı açtı. Dolaba ufak bir göz attığımda içinde yiyecekler olduğunu gördüm. Uzun zamandır dolu bir dolap görmüyordum. Dolabın doluluğu beni şaşkınlığa uğrattı.
''Dolap ne kadar dolu.'' dedi, şaşkın bir şekilde.
''Kasabada her şeyi kendimiz üretmeye çalışıyoruz. Üretemediğimiz şeyleri dışardan bulmaya çalışıyoruz. Burası eskiden zenginlerin yaşadığı bir siteydi. Virüs yayılmaya başladığında ellerinde birçok malzemesi olan şanslı kesimlerdendi.'' dedi, Hilal yumurta çıkarırken. Elindeki dört yumurtayı gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geride Kalan
General FictionGeride kalan belki de bir avuç insandık. Dünya daha ne kadar kötü olabilirdi? Aslı'nın bu hayatta öğrenmek istediği tek bir şey vardır. O da ailesi... Dışarısı son derece tehlikeliyken onu tehdit eden bir tehlikeden kaçarken bir grupla yolu kesişir...