Bengisu'nun gözlerini bağladım. Dirense bile her şeyin elimde olduğunu anlayıp vazgeçmişti. Ağzından sürekli kocasına bir şey olmaması için cümleler çıkıyordu. Çağrı sessizliğini koruyup beni takip ediyordu. Kaldığımız evin bahçesine geldiğimizde içeri girdim. Gürültüyle kapıyı çaldım. Kapıyı Hilal açtığında yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
''Neler oluyor? Bu da kim?''
''Herkes salonda kalsın. Sen benimle yukarı gelir misin?'' dedim, Hilal'e.
''Elbette.''
Beni takip ederken Çağrı, salona doğru ilerledi. Merdivenlerin başına geldiğimizde kadının kolunu bıraktım.
''Merdivenler var. Yukarı çık.'' dedim, ters bir şekilde. Sesini hiç çıkarmadı. Adımladı. Yukarı çıktığımızda bu evde kaldığım ilk odaya yönlendirdim. Kapıyı açıp içeriye girdim. Bengisu'yu kolundan çekip içeri soktum. Hilal içeriye girip kapıyı kilitledi. Sandalyeyi çekti. Bengisu'nun göz bandını çıkardım.
''Otur ve anlatmaya başla.'' dedim, ters bir şekilde. Etrafı inceledi. Hilal'de takılı kaldı gözleri. Yüzünde korkmuş bir ifade vardı.
''Biz İstanbul'da yaşıyorduk. Eşim ve ben akademisyeniz. Virüs ortaya çıktığı zaman evimize saklandık. Orayı güvenli hale getirmeye çalıştık ama koca İstanbul. Başarılı olamadık. Bu yüzden şehir dışına çıkmaya karar verdik. Bir süre gizlenerek göçebe bir şekilde yaşamayı denedik. Yol üzerinde küçük bir otel bulduk. Sığınanlar vardı. Yanlarına yerleştik. Orada yaşıyorduk.'' dedi, derin bir nefes aldı. ''Armağan, İrem'le o zaman tanıştı. Otele erzak takasına geliyordu. Dönem dönem belli başlı görevler veriyordu. Belli yerleri soymak, ya da belli insanları takip etmek gibi. Bir gün onunla takasa gelmemizi istemiş. Biz de gittik. Seni orada gördüm. Çırpındın.''
Anlattığı gün aklıma gelirken yüzümü buruşturdum. Hatırlamak istemeyeceğim şeylerden biriydi. Çaresiz yardım dilenmem, gereksiz çırpınışlarım ve devamında gelen işkence. Kaşlarımı çattım. Hatırladığım kadarıyla iki tane adam vardı yanında.
''İki adam vardı o gün.'' dedim, soğuk bir sesle. Akşam yemekleri aklıma gelirken kalbim hızla çarpmaya başladı. Nefes almakta zorlanmaya başlamıştım.
''Ben arabadaydım.'' dedi, başını yere eğerken.
''Her şeyi gördünüz. Önlemek için hiçbir şey yapmadınız. İrem'le nasıl haberleşiyorsunuz?''
''Bir telsiz. Üzerimde çıkan telsizden bize mesaj yollayacağını söyledi. Uzun zaman sessiz kalmamam gerekiyor.'' dedi, başını yerden kaldırırken.
''Sana nasıl güvenelim? Belki şifreli bir konuşma yönteminiz var?'' dedi, Hilal kaşlarını çatarken.
''Öyle bir konuşma yöntemimiz var. Yani öğrettiği kadarıyla birkaç cümle var. Karganın yuvasındayım. Karga yemi aldı. Bizi bulduğunuz evde daha birkaç mektup var. Toplamda beş tane kaldı. Beş mektup yerine ulaştığında Harun kendisi gelecek. İrem'in bunu söylediğini biliyorum.''
''Sana güvenemeyiz.'' dedi, Hilal öfkeli bir şekilde.
''Bana güvenin demiyorum. Ben zaten tamamen elinizdeyim. Her gün bunları söylemem gerekiyor. Yoksa bir terslik olduğunu anlarlar. Sizi satacak olsam planı niye anlatayım?'' dedi ve kollarını göğsünde birleştirdi. ''Mektupları almak için eve birilerini gönderin. Telsizle iletişim kurmama izin verin ve planı öğreneyim.''
Hilal'e baktım.
''Hilal ipi getirir misin? Bir de telsizi ister misin? Mektuplar vardı bir de.'' dedim, bölük pörçük bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geride Kalan
General FictionGeride kalan belki de bir avuç insandık. Dünya daha ne kadar kötü olabilirdi? Aslı'nın bu hayatta öğrenmek istediği tek bir şey vardır. O da ailesi... Dışarısı son derece tehlikeliyken onu tehdit eden bir tehlikeden kaçarken bir grupla yolu kesişir...