8.Bölüm

3 1 0
                                    

Gözlerimi açtığımda arabayı orman gibi bir yere çekmişlerdi. Güneş batmak üzereydi. Etrafta pembe, turuncu bir hava vardı. Bulutlar gökyüzünü süslerken etraf sakin gözüküyordu. Hilal ve Mert dışarıdaydı. Çağrı ise başını cama yaslamıştı. Gözleri kapalıydı. Derin nefesler alıyordu. Göğsü yavaşça inip kalkıyordu. Kolunu başının altına koymuştu. Ağzı hafiften açıktı. Saçları dağılmıştı. Sakalları uzamaya başlamıştı. İlk defa onu bu kadar dikkatle incelerken buldum kendimi. Uyurken her şeyden uzak duruyordu. Stresten uzaktı. Kendi üstüne yüklediği yüklerden uzaktı.

Arabanın dışına doğru baktığımda Hilal ve Mert arabanın önüne oturmuş birbirlerine sarılıyorlardı. Elim boğazıma giderken sargı bezinin varlığını hatırladım. Gündüz yaşananları hatırladım. Komutan ölmüştü. Ailemin ölümüne dolaylı yoldan sebep olan adam ölmüştü. Ailem de ölmüştü. Boğazımdan yaralanmıştım. Yaşadıklarım birer birer üzerime yük olurken derin bir nefes aldım. üzerime örtülmüş olan ceketi Çağrı'nın üzerine bıraktım. Arabanın kapısını açıp dışarı çıktım.

Mert ve Hilal başını bana çevirdi. Hilal biraz daha iyi gibi gözüküyordu. Yüzü biraz olsun gülüyordu. Mert ise bana kocaman gülümsedi.

''İyi misin?''

''İyiyim. Vücudum uyuşmuş.''

''Saatlerdir uyuyorsun.'' dedi, Hilal.

Şaşırmadım. Üzüldüğüm zaman vücudum kendini kapatıyordu. Sürekli uyuma isteğiyle dolup taşıyordum. Uyuyunca iyi geleceğini düşünüyordum. Gelmiyordu ama bir umuttu yaşamak işte.

''Üzülünce böyle oluyor. Sonuçta kolay şeyler yaşamadık. Her gün boğazımdan yaralanmıyorum.'' dedim, salakça bir espri yaparak.

''Boğazın nasıl?'' dedi, Mert.

''Bilmem. Açmadım. En azından bir süre açmak istemiyorum.''

''Boğazın nasıl oldu?'' dedi, Hilal.

''Mert anlatmadı mı? Çağrı ona anlatmıştır.''

''Hayır, çünkü Çağrı'ya sorduğumda anlatmadı.'' dedi, Mert.

''Komutan yaptı. Çağrı onu öldürdüğü sıra oldu.'' dedim, hiçbir şey hissetmeyerek. ''Ailemin ölümüne sebep olan o. Ailemin bana yazdığı mektupta annemin üsse kabul edilmediği yazıyor. Kabul etmeyen komutanmış.''

Hilal bir şey demedi. Mert ise başını salladı sertçe.

''Layığını buldu.'' dedim, ormana bakarken. Anayoldan uzaktaydık. ''Şu an neredeyiz?''

''Öbür grubun gelmesini bekleyeceğiz. Burada buluşacağız. Herhalde yarın gelirler. Erken gelen bekleyecekti.'' dedi, Mert.

''Ya gelmezlerse?'' dedim, merakla.

''Geleceklerdir.'' dedi, Hilal.

''Ya gelmezlerse? Ya öldülerse ya esir alındılarsa?''

''O zaman bizimle iletişim kurarlar. Düzenli olarak günlük rapor geçiyorlar zaten. Bağlantı kurduğumuz bir ağımız var.'' dedi, Mert.

Başımı salladım. Sıkışmış hissediyordum.

''Burası güvenli mi? Sıkıştım.''

''Güvenli. Hilal ve ben kontrol ettik.''

Onlardan biraz uzaklaşıp iki ağacın arasına girdim. İhtiyaçlarımı giderirken rahat bir nefes aldım. Arkamı dönüp oldukça karanlık duran ormana baktım. Sessizdi. Sanki içinde barındırdığı her şey derin bir uykudaydı. Sonbahar geldiği için ağaçların yapraklarında renkler değişmişti. Yavaş adımlarla Hilal ve Mert'in yanına ilerlerken bir çıtırtı duydum. Arkamdan gelen bir çıtırtı vardı. Elimi bıçağıma götürdüm. Silah arabadaydı. Derin bir nefes aldım. çıtırtılar bana iyice yaklaştı. Arkamı dönerken bıçağı savurdum. Bıçak havada savruldu. Ayaklarım bir şeye çarptı. Düşmemek için ağaca tutunurken bir havlama duydum. Başımı aşağıya eğdiğim zaman küçük yavru bir köpek gördüm. Kuyruğunu hızlıca sallıyordu. Eğildim ve onu kucağıma aldım.

Geride KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin