10/11/193♾️
Yazarın ağzından:
Cümleler sığmıyor Atatürk'ün ölümünü anlatmaya. Boğazda düğümlenip duruyordu kelimeler. O gün sadece boşluk vardı. Kara bulutlar etrafı çevrelemiş, güneşin parlamasını engelliyordu. O gün herkes mutlu haberler almak isterken acı haberi almışlardı. Liderlerini ebediyen kaybetmişlerdi.
Türkiye acı haberi aldığında kapını eşinde göz yaşlarını tutamamıştı. Kısık, ağlamaklı sesi ile " bu olamaz." diye sayıklıyordu. Canında çok sevdiği atasını, paşasını kaybetmişti. Artık sesini duyamicaktı. Yada onunla sohbet edemeyecekti. Ona son bir kez sarılmak istiyordu. Ancak artık bu mümkün değildi.
(...)
Türkiye zar zorda olsa eve gidebilmişti. Kendini direk koltuğa bıraktı. Koltuğun yastıklarını kafasını iyice gömdü. Hayla akan göz yaşlarının tutamıyordu. Bağırmak, çığlık atmak, etrafı yıkmak istiyordu. Ağlamak içindeki acıyı bastırmaya yetmiyordu. Türkiye hatırlamış olacak ki. Öz babasının ölümü geldi aklına. Hiç ağlamamıştı. Osmanlıya karşı hiç bir duygusu yoktu. Ama Atatürk. O farklıydı
(...)
Gece çoktan çökmüştü. Kapı çaldı. Türkye kalkacak halde bile değildi. Kapı bir kez daha çaldı. Türkiye tepki bile vermedi. Bi süre sonra kapı açılma sesi duyuldu. İsmet Paşa ve Atatürk'te Türkiye'nin evinin anahtarı vardı. İsmet Paşa Türkiye'yi koltukta yan şekilde uzanırken görünce endişelendi. Yanına gitti. Konuştu onunla ama bi faydası yoktu.
İsmet inönü: Türkiye ne olur biraz konuş. Beni endişelendiriyorsun.
İsmet paşanın sesi titremeye başladı. Gözlerinden yaşlar süzüldü. İsmet Paşa yerinden kalktı ve üst kata çıktı. Atatürk'ün zamanında Türkiye'ye verdiği battaniyeyi alacaktı. Öylede yaptı. Dolabın içinden eski battaniyeyi aldı. Kafasına yastık koymamıştı. Ağrıya bilirdi. Bu yüzden yastıkta alarak aşağıya indi. İlk önce Türkiye'nin kafasını nazikçe kaldırdı ve yastığı kafasının altına koydu. Battaniyeyi açtı ve boynuna kadar örtü. Tekrardan yanına oturdu. Eli ile şaçlarını okşuyordu. Hayla gözlerinde yaş akıyordu.
İsmet inönü: Türkiye. Benim gitmem gerekiyor. Lütfen en kısa zamanda kendini topla. Tamam mı?
Türkiye yine sesini çıkarmadı. İsmet Paşa eliyle göz yaşlarını sildi. Sonrasında elini tekrardan Türkiye'nin saçlarına koyup okşadı. Bir süre sonra kalktı. Gitmesi gerekiyordu. Yapması gereken bi ton işi vardı.
(...)
1 gün sonra Azerbaycan, Kırgızistan ve Sovyet Türkiye'nin evine gitmişti. Anahtarı İsmet İnönü'den almışlardı. Belki biraz olsun kendine getirebilirler diye düşündüler. Gittiklerinde Türkiye hayla aynı pozisyonda duruyordu. Uyuyordu. Gözleri şişmişti. Hayla atlatamamıştı şoku.
☭: Hey Türkiye iyimisin?
Sovyet sorusuna yanıt alamayınca merak edip baktı. Uyuyordu.
Sovyet battaniyeyi biraz daha yükarıya çekti. Uyanmaması için ellinden geleni yapması lazımdı. Biraz olsun rahat hissetsin.(...)
Türkiye sonunda uyanmıştı. Yatığı yerden doğruldu. Kemikleri yatmaktan dolayı ağrımaya başlamıştı.
🇦🇿: Abi! Sonunda uyandın.
🇹🇷: Azer ne işin var senin burada.
☭: İsmet paşa çağırdı.
🇹🇷: neden olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. Ama merak etmeyin. Ben iyiyim.
🇦🇿: İyi falan değilsin abi. Biz geldiğimizden beri uyuyorsun. Gözlerin şiş. Hem ilaçlarını aldın mı sen?