Paralel Evren

153 10 75
                                    

?/??/????
Yazarın ağzından;
"Türkiye aç gözlerini. Hey! TÜRKİYE!?"
.
.
.
.
Türkiye aniden yatığı yerden aniden doğruldu. Ter içinde kalmıştı. Nefesini toparlamaya çalışıyordu.
Yine o adamı görmüştü. Sarı saçlı mavi gözlü adamı.

Türkiye yatığı yerden kalktı. Yatağını topladı. Daha sonra pencereyi açtı. Soğuk hava terli vücudunu titretmeye yetti.

Dolabından her zaman giydiği. Beyaz uzun kollu tişört, siyah kalın hırka ve siyah pantolonu aldı. Tek tek giydi. Giydikten sonra saçlarını yarısı toplu yarısı açık kalacak şekilde düzelti. Türkiye'nin saçı artık eskisi gibi sadece kırmızı değildi. Uç tutamları mavi idi. Bazı tutamları beyazdı.

Türkiye artık tamamen Britanya'nın bir sömürgesi haline geldi. Kurtuluş savaşı başarısız oldu. Bu olaya karışan bütün paşalar ya sürgün edildi yada idam edildi. (kim olduklarını söylemicem kalbim dayanmaz siz kim olduklarını anladınız)

Tabii bu işlemlerin hepsi Türkiye'nin gözü önünde yapmıştı. Büyük bir travma bırakmıştı. İlk aylarda intihar etmeye çalıştı. Britanya ve Fransa her seferinde  engel olmuşlardı. En son intihar etmeye kalkıştığında nerdeyse başarılı oluyordu. 

Hafızasını tamamen kaybetti. Duygularını hissetmiyordu. Kendi karar bile veremiyordu. Britanya bunu fırsat bilip ona Hristiyan olduğunu, Müslümanlardan nefret ettiğini anlattı. Irkı hakkında da yalan söyledi. Britanya ona bir İngiliz olduğunu, Türklerin ise barbar olduğunu anlattı. Türkiye'de doğal olarak bu söylenenlere  inandı. Hafızasını kaybettiği için kolay bir şekilde asimile edilmişti. Halk artık İngilizce konuşuyor, İngiliz kültürüne -zorla- alıştırılmıştı.

Türkiye şuan boş koridorda ilerliyordu. Gözlerinin içinde artık sadece boşluk vardı. Psikologda bi işe yaramıyordu. Çünkü konuşup konuşmayacağına bile bozuk parayla karar veriyordu. 

" Günaydın Türkiye. Nasılsın" -Kanada-

"..." -Türkiye-

" konuşmayacak mısın?" -Kanada-

"..." -Türkiye-

Türkiye sesiz kalmaya devam etti. 

" paranı bana verebilir misin?" -Kanada-

Türkiye cebinden parayı çıkarıp Kanada'ya verdi. Türkiye boş gözlerle Kanada'ya bakıyordu.

" Yazı gelirse konuşacaksın tura gelirse konuşmayacaksın. Anlaştık mı? " -Kanada-

Türkiye kafasını olumlu anlamda salladı. Kanada parayı havaya attı. Avucu ile parayı tuttu. 

" Yazı geldi. Şimdi. konuşmak zorundasın. Tekrardan sorayım. Nasılsın? " -Kanada-

" İyi" -Türkiye-

" peki ya.....sen? " -Türkiye-

" Hım. Akşam pek fazla uyuyamadım. Biraz yorgun hissediyorum. " -Kanada-

" çocuklar günaydın " -Fransa-

" Sana da günaydın anne" -Kanada-

Fransa Türkiye'nin ve  Kanada'nın saçlarını okşadı. Türkiye hiç bir tepki vermedi. Boş boş Fransa'ya bakıyordu. 

" Kanada sanırım Yeni Zelanda ve Avustralya hayla uyanmadı. Onları uyandırıp gelebilir misin? " -Fransa-

" Tabii anne. " -Kanada-

Kanada Türkiye'nin elini tutup açtı. Madeni parasını eline bıraktı ve gitti. Türkiye madeni paraya bakıyordu. Boş gözlerle. Fransa Türkiye'ye hüzünle baktı. Sonrasında güler yüzle konuşmaya başladı.

~İsimsiz günler~ /Countryhuman Oneshot/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin