Sabah uyandığımda saatin 11 civarında olduğunu gördüm uzun süredir bu kadar fazla uyumamıştım kucağımdaki yastığı koltuğa fırlatıp yattığım yerde doğruldum. Yeni uyanmanın verdiği dalgınlıkla tuvalete ilerledim. İşlerimi halledince çıkarak mutfağa gittim.
Kapının pervazına yaslanıp içerde kulağında kulaklıkla şarkı mırıldanarak kahvaltı hazırlayan Minho'ya baktım. Kulağındaki kulaklıktan dolayı geldiğimi duymamıştı. İçimden geldiği gibi davranıcam demiştim ya heh işte içimden geldiği için olduğum yerde yavaşça hareketlendim yavaş adımlarla önümdeki bedene yaklaşarak beline sarıldım parmak uçlarımda yükselip kafamı omzunun üzerine bıraktım.
Refleksle arkasına dönüp kolumu sırtımda sabitlediğinde nolduğumu şaşırmıştım.
Şaşkın gözlerle bana bakarken bi anda kolumu bıraktı kulaklığını boynuna indirdi ve konuşmaya başladı.
+ Ayy çok özür dilerim ben bi anda refleksle şey yaptım alışmışım arkamdan biri yaklaşınca korkuyorum özür dilerim ya
- Asıl ben özür dilerim öyle sessiz sessiz yaklaşmamam gerekirdi de sen neye alıştın tam olarak
+ Aman boşver çok önemli bişey değil zaten
- Sen söyle önemli mi değil mi ben karar vereyim dimi anlat bakalımArkasındaki tezgaha tutunarak bana döndü ve sesini olabildiğince stabil tutmaya çalışarak konuştu çünkü konuşurken sesi titriyordu.
+ Ya hani davalarda karşı tarafın şiddet uygulaması olayları var ya öyle bişeyler işte aman boşver ben şu kahvaltıyı hazırlayayım sende oturma odasını toparlar mısın
- Geçiştir sen geçiştir sonra konuşucaz bunuİçeriye geçip yatağımı topladım odayıda üstünkörü toparlayıp mutfağa geçtim mutfaktaki masanın üzerine kahvaltıyı hazırlayan Minho'ya yardım ettim. Kahvaltıyı yaparken ortam gergin ve sessizdi.
Akşama kadar günü bomboş geçirdik ben davalarla ilgilenirken o kitap okudu telefona baktı tatlı yaptı akşam olduğunda yemek yemeden uyumaya gitti. Günün böyle geçmesi beni üzmüştü ama kafama takmadan koltukta rahat bir pozisyona gelerek yattım. Boş boş etrafa bakarak vaktimi geçirdim saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum.
Odadan ağlama sesi gelince ayaklandım ve koşarak minho'nun kaldığı odaya girdim. Uyurken kabus görüyordu sanırım iç çekerek ağlıyordu böyle anlarda ne yapacağımı kestiremiyordum hiçbir zaman.
Yatağın yanına sakince oturdum elini sıkıca tuttum ve iç çekişleri arasında mırıldandığı cümleleri duymaya çalıştım.
+ Anne. Anne gözünü aç nolursun. Beni bırakma. Anne bak san çok korktu. Ağlıyor. Ben susturamam onu. Nolur sen uyan avut onu. Kalk nolur. Eğer sen bizi bırakırsan bize kim bakıcak. Anne babamda gitti sen bari gitme.
Minho'nun annesi biz 9. Sınıftayken trafik kazasında ölmüştü. Babası olacak pislik adamda annesi ölmeden yaklaşık 4 ay önce onları terk etmişti. Annesi çok mükemmel bir kadındı bizi sürekli yemeğe davet eder okula kek kurabiye yapar gönderirdi. Beni de çok severdi. Öldüğünde hepimiz çok üzülmüştük ama Minho resmen bitmişti.
Annesi öldüğü zaman Minho daha 15 yaşındaydı San ise 11 daha ikiside çok küçüktü onlara 3 yıl kadar halaları baktı. Ama Minho San'a hiç ne anne ne baba sevgisinin eksikliğini hissettirmemişti. Okulundaki veli toplantılarına o gidiyordu. San şu anda tıp fakültesi okuyorsa minho'nun çok büyük desteği ve emeği var üzerinde.
Biz 10. Sınıfa geçtiğimzde hem okula gidip hem çalışmaya başlamıştı. Çünkü halası onlara çok çektirmişti kendi çocuklarına 5 veriyorsa onlara 1 veriyordu Minho kardeşinin onların eline bakmasını istemediği için çalışmaya başlamıştı. Çok uzun bir süre bize çalıştığını söylememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deja Vu / Minsung
Fanfiction1 yıl önce ayrılan Minho ve Jisung Minho'nun attığı bir post sayesinde 1 yıl sonra tekrardan konuşmaya başlar.