10

63 8 22
                                    

Nora'nın bakış açısından olan kısımları düz, Merlin ve Arthur'un bakış açısından olan kısımları italik yazdım. Bir geçiş bölümüdür. Bu hafta birtakım kişisel problemlerle boğuşmak zorunda kaldığımdan her şeyimi verip yazamadım, odağım sürekli dertlerime kaydı, bu yüzden de bölüm birazcık içime sinmedi gibi oldu. Kusura bakmayın efendim. Umarım her şeye rağmen keyif alarak okursunuz.

Genç kadının görmediği beklediği manzara bu değildi ama şikayetçi de değildi. En yakın arkadaşını çıplak görmek istemezdi ama zamanında onun sadece iç çamaşırlarıyla kalmış vaziyette görmüştü. Tek fark o zaman oynaştığı kişi bir kadındı.

En azından kıçı hala pantolonun içindeydi.

Hiç çekinmeden ona far görmüş tavşan gibi bakan ikilinin ortasına geçip kollarına girdi ve onları malum kırmızı kanepeye yönlendirip aralarına otururken tekrar sordu:

"Gerçekten! İşi ilerletmenizden çok gurur duydum çocuklar! Ama şimdi bütün detayları merak ediyorum! Bu,", sırayla önce Alex'i sonra da Henry'yi işaret etti, "...nasıl oldu? Ne zaman oldu? Hadi! Hemen anlatmayın başlayın!"

Sessizlik...

Nora sessizliği utangaçlıklarına verdi. Yine de tuhaf bulmuştu tabi. Alex tabi ki böyle bir durumda utanırdı. Ama onun utancı genellikle çenesine vururdu. Ardı ardına anlamsızca saçmalar ve kıpkırmızı kesilirdi.

Henry ise...

Arada dönüp prens hazretlerini yokladığında onun utancını kirpiklerini eğip halı deseni parkelerin desenini inceleyerek yaşadığını gördü. Tanrı biliyordu ya, Nora bu günü Alex'e unutturmayacaktı.

Yine de bugün o kadar da ısrarcı olmaması gerebileceğine kanaat getirdi. Belki taze çifte biraz mahremiyet verip kendilerine çeki düzen vermelerine izin verebilirdi. Tamam, Alex'e şimdilik yırttığını ama daha sonra baş başa bir sorguya çekileceğine söylemek üzere ağzını açmıştı ki Alex ağzının içinden partide bir şeyler olduğunu geveledi. Mırıltılarının arasında öpücük kelimesini duyar gibi oldu.

Nora giderek endişeleniyordu.

Alex, Alex gibi davranmıyordu.

Göz ucuyla Henry'ye baktığında, odağının parkelerden açık bacaklarının arasında kavuşturduğu ellerine kaydığını gördü.

Pekala şu an ikisinin de sefilliğinden zevk almıyordu. Bu sorgu- yanıt işi zevkli, komik ve eğlenceli olmalıydı, böyle ıstırap dolu değil.

Elinin Alex'in dizine koydu: "Sorun değil Alex. İstersen sonra da anlatabilirsin. Ben sadece aşırı heyecanlandım. Yani sen ve Henry... Vay be! Cidden! Tabi ona nasıl çarpıldığını filan anlatmıştın, bunun olmasını bekliyordum evet ama... Vay canına!". Sözlerinin arkadaşının gözlerine bakarak ve kocaman gülümseyerek tamamladı. Arkadaşını ifşa ettiği tebessümü muzırlaşmıştı tabi. Alex'in irkilmesi ve kulaklarının da ala çalmasını çok tatlıydı ayrıca.

Ayağa kalktı:

"Bakın ne diyeceğim; ben mutfağa gidip bize patlamış mısır ve içecek bir şeyler alayım, siz de o sırada, ne bileyim en azından fermuarlarınız çekin!", dedi kapıdan çıkmadan önce, unuttukları fermuarları onlara hatırlatarak iki genci de panik ve daha fazla utanç içinde bırakarak...

...

"Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin! Şimdi ne yapacağız?"

"Ne mi yapacağız? Merlin! Kız senin arkadaşın!"

"Alex'in arkadaşı!"

"Ah, şimdi öyle mi oldu? Hani sen ve Alex yoktu? İkiniz tek ruhtunuz?"

RED, GOLD AND SEABLUEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin