13

78 8 23
                                    

Hep geç mi bölüm atacağız canım! Bu kez de erken olsun sldkfjlsdfk.

Öncelikle bir reklamla başlamak istiyorum: Lex Fin: Hydranın Kayıp Başı adlı hikayeme de bir bakar mısınız ya? Boynu bükük kaldı, okunmuyor garibim :( Esas karakterimiz Will Graham'dan ilham alınarak yaratılmıştır ve içinde küçük de olsa Merthur vardır. Hikayenin bütününü oluşturmasa da oldukça kilit bir rolü var çiftimizin.

İkinci olarak; 1000 küsur kelimelik bir +18 sahne ile geldim. Şarkı şakayla karışık da olsa bölümü özetliyor bence ksdjfskdfj.

Dokunmak...

Dokunulmak...

Parmaklarını birinin teninde fütursuzca dolaştırmak Henry için daima bir tabu olmuştu. Sevişirken bunu asla aklından çıkaramamış, parmaklarıyla partnerinin teninin arasına hayali mesafeler koymuştu.

Henry hafızasında bir yerlerde Arthur'un da aynı hisleri, engelleri paylaştığını hatırlıyordu.

Kendini ilk defa özgür hissediyordu.

O mesafeleri aşmış, iki ten arasında hiçbir engel bırakmamıştı. Unvanlar silinmiş geriye sadece adamlar kalmıştı.

Alex öpücüğü bölüp kavradığı bacağını kaldırınca asilzade hazretlerinin düşünceleri bölündü.

Esmer delikanlı onu bir kez daha süzüp gözlerinin içine bakarken topuğuna bir öpücük kondurdu. Ardından ayağının kenarına bir tane. Bir tane de tam bileğinin iç kısmındaki kemiğe.

"Alex!", diye sızlandı haşmetmeapları, "Ne yapıyorsun!". Soru değil sitemdi. Beyaz tenine hoş bir sıcaklık katan, göğsünden boynuna oradan da kulak memesine değin uzanan pembe lekeler ne kadar utandığının kanıtıydı.

"Tapınıyorum."

Bunu öylesine doğal ve tekdüze bir ses tonuyla ifade etmişti ki, altında Henry'nin bu kadar bariz bir şeyi neden sorduğunu anlayamadığına dair bir merak vardı. Üstelik öpücüklerine de devam ediyordu, neredeyse Henry'nin diz kapağına varmak üzereydi.

Henry bu beyan üstüne hepten ala boyandı. Öncesinde biri Alex'in bacağını tutan koluna tutunan, diğeri ise büyücünün gövdesine uzanmaya çalışan, yer yer tadımlık dokunuşlar elde etmeyi başarsa da asla doyumluk bir okşama fırsatı yakalayamayan ellerini yüzüne çıkardı. Yanaklarının alevini avuçlarının arkasına saklamaya çabalıyordu.

Alex diğer eliyle Henry'nin kalçasındaki tutuşunu sıkılaştırırken baldırının iç kısmındaki öpücüklerinin arasındaki mesafe de kısalmıştı. Kasıklarına birkaç santim kala öptüğü son noktayı bir dil darbesiyle ıslattı ve ısırıverdi.

"Alex!"

Henry'nin dudaklarından sitemkar bir inleme döküldü ve ellerini yüzünden çekti fakat ne yaptığını sorgulamaya fırsat bulamadan Alex o noktayı emmeye başladı.

Her ne kadar Alex'in kadınlarla olan tecrübelerinden onların ön sevişmeyi ne kadar sevdiğini biliyordu. Henry'nin ir kadın olmadığının ve cinsel yönelimlerinin dışında bir erkek olarak asıl mevzuyu daha zevkli bulacağına neredeyse emindi. Fakat Merlin'in başka planları vardı. O, Arthur'u o kadar derin bir arzuyla beklemişti ki, her anı ölümsüz kılmak, her saniyesini altındaki adamın zihnine mıh misali çakmak, zevkten ağlatmak, ona tapmak ve sırf var olduğu için bile, yeniden doğduğu için bile ne kadar müteşekkir olduğunu evrene ispatlamak istiyordu. Merlin kutsal birleşme anını çok beklemişti ve bunu elinden gelen her şekilde mükemmel kılmaya kararlıydı.

Dudaklarını izini bıraktığı malum noktadan ayırdı. Kafasını kaldırmadı Henry'e bakmadı ya da karşılık vermedi. Bunun yerine yüzünün hemen dibindeki yarı sert organa döndü ve sadece düşünerek ışıkları azıcık kısarken onunla ilgilenmeye başladı.

RED, GOLD AND SEABLUEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin