12

69 9 25
                                    


Hemen şuraya, Niko'nun yeni dizisinin fragmanını bırakıyorum, bir şans verin derim.

"Peki tüm bunları bana ne zaman anlatmayı planlıyordun?"

Nora'nınki şakacı bir sitemdi. Aslında sitem bile sayılmazdı, açıkça Alex'in sadece yirmi dört saat içinde başına gelen her türlü gizemli ve mucizevi şeyi hazmetmesini beklemek haksızlık olurdu ki bir de bunları arkadaşına anlatabilsin.

"İlk fırsatta?"

Alex Nora'nın gönlünü alacak en doğru cevabı, yine Nora'ya sorarak vermeye karar vermiş gibi görünüyordu.

Genç kadın başını sallayarak güldü. Bu onun "Sen iflah olmazsın" deme şekliydi.

Henry uykusunda kıpırdanırken Nora Alex'in elini tuttu: "Mutlu olduğunu görmek beni mutlu ediyor.", dedi.

Alex utangaç bir şekilde prense baktı.

"Öyleyim.", dedi fısıltıyla, bir sır veriyormuş gibi.

Ardından tekrar Nora'ya döndü: "Sadece... Her şey çok hızlı gelişiyor. Ayak uydurmakta zorlanacağımı sanırdım ama bu o kadar doğal ve normal geliyor ki...", dedi önce prens hazretlerini sonra da kendini işaret edip aralarındaki ilişkiyi kast ederek. Güldü: "Onu yıllardır tanıyor gibiydim, repliğini nerde okusam ya da duysam bana aşırı ucuz bir lafmış gibi gelirdi. Şimdiyse o hissi anlıyorum. Yaşıyorum."

"Onca insandan farklı olarak Alex, sen onu gerçekten de yıllardır tanıyorsun. Hatta yüzyıllardır özlüyorsun."

Tenine değen kirpikleri düşünceli düşünceli kıpraştı genç adamın.

Birini özlemek için ne uzun bir süre...

"E?", dedi kadının dikkatini çekerek, "Bir büyücüyle tanışmak nasıl bir histi?"

"Ben zaten bir büyücü tanıyordum."

"Benim bir mutant olduğumu düşünüyordun!"

"Hala bir mutant olabilirsin! Belki bin yıl önce doğmuş olman mutantların var olduğu teorisini çürütmez, o zamanlar bile var olduklarını kanıtlar!"

Böylece neredeyse bir saat boyunca bu saçma tartışmaya devam ettiler...

҉ ҉ ҉

"Nora'ya sahip olduğun için çok şanslısın."

"Biliyorum."

"Biliyor olsan iyi olur."

Akşam yemeği için izin isteyip Alex'in odasında pizza yemeğe karar vermişlerdi. Alex kırmızı kanepede yayvan ve lakayt bir şekilde otururken Henry'nin her zamanki beyefendi dik duruşuna gölge düşüren tek şey dirseğini kanepeye yaslamış olmasıydı.

"Seninle Pez'in arasındaki ilişki daha mı resmi?"

Alex ağzına götürdüğü pizza diliminin üçte birini ısırırken sordu.

Henry bir an boşluğa baktı. Alex belki de sormamalıydım diye düşünmeye başlamıştı bile.

"Aramızdaki mesafenin sebebi benim aslında. Prens olarak daima kendime ait olması gereken sırlarla büyüdüm. Elbette Pez benim en yakın arkadaşım ama aramızda tül inceliğinde de olsa bir duvar var geliyor bazen. Pez asla o duvarı yıkmaya çalışmaz. Ama daima o duvara temas eder. Benim hemen o tülün arkasında olduğunu bilmemi sağlar. Sesini hiç gizlemez. Bu sınırın var olma nedeni anlıyor ve buna saygı duyuyor ve bunu yaparken arkadaşım olmaktan da geri durmuyor anlayacağın."

RED, GOLD AND SEABLUEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin