14

63 8 40
                                    

"Alex!"

"Neden ama!

"Bir çocuk gibi sızlandığının farkında mısın?"

"Sen bir çocuk gibi inat ettiğinin farkında mısın?"

Alex onun neden bu kadar direttiğini anlamıyordu.

"Bak... Bu...", diye başladı Henry.

Alex ona bir adım yaklaştı.

Tanrım, diye düşündü. Banyodayız ve ikimiz de çırılçıplağız ve galiba ciddi bir konuşma yapacağız!

Yeri olmadığını düşünüyordu. Zamanı olmadığını düşünüyordu. Yine de...

Belli ki sevgilisinin bir derdi vardı. İsteğinin reddedilmesinin yakışıklı prensi için bir anlamı vardı.

Henry'ye sokulup usulca sordu: "Ne, Henry?"

"Bu Merlin'in işiydi. Hizmetkarken."

Alex güldü:

"Söylendiğimi –söylendiğini- hatırlıyorum. Sonraları ise utandığı için biraz zorlanmıştı. –tık. Zorlanmıştık."

Alex o anki utancını adeta tam da şu an oluyormuşçasına yaşadı bir anlığına. Henry'ye, onu ikna etmeye çalıştığı şeye ters düşen, utangaç bir ifadeyle gülümsedi.

"Ama seni temin ederim sevgilim, sonraları bu işten oldukça zevk aldı. Aşık olduğu adama değebildiği tek zaman buydu ve Merlin bunun her anını değerlendirdi."

Parmakları Henry'nin elinin üzerinden bileğine, oradan pürüzlü kollarına çıktı. Dirseğinin içinde bir s harfi çizip omuzlarına tünedi. Sonra da o muhteşem zirveden, profesyonel bir kayakçı edasıyla, göğsünden aşağı kaydı.

"Her bir dokunuşu ezberledim Arthur. Yani Henry!"

"Karışıyor, değil mi? Benim de dilimin ucuna sürekli Merlin adı geliyor."

Alex onayladı.

"Ne yapacağız?"

"Kim olduğumuzu biliyoruz. Geçmişin şu an kadar farkında olsak da, şu an olduğumuz kişiler onlar değil."

"İki yaşanmışlık var ve Alex ve Henry bu iki yaşanmışlığın güncel versiyonu. Birbirimize Alex ve Henry diyeceğiz."

"Çünkü şu an Alex ve Henry'yiz. Bütün hayatımız Arthur ve Merlin'den ibaret değil. Onların üstüne koyarak kendi benliklerimizi oluşturacak kadar yaşadık."

"Zor olacak ama... Alex ve Henry o zaman..."

Alex hemfikir oldu. Eli Henry'nin göğsündeki gezisini çoktan tamamlamış, belinde inzivaya çekilmişti.

Alex ona yeni bir iş verdi.

Uzanıp majestelerinin belinde, o çukuru bulana kadar ilerledi. Oraya varınca, Henry'yi kendine çekti. Göğsü göğsündeydi.

İki parmağının ucuyla omurgası boyunca sarışın gence masaj yaparak ileri geri gidip geldi.

"Peki o zaman Henry... Müsaadeniz var mı ekselansları? Sizi yıkayabilir miyim? Ezber ettiğim her bir beninizin yerinden kendimi imtihan edip, saçlarınızı severek sizi şımartabilir miyim? Bana bu ayrıcalığı bağışlar mısınız?"

"Alex!", diye inledi Henry o gece bilmem kaçıncı kez. Alnı onun alnına yaslı, gözleri kapalı, bir ninni kadar yumuşak sözleri idrak eden beyni tenine pembe olmayı emrederken.

"Uzlaşma öneriyorum.", dedi

Alex politik ifadenin içinde bulundukları duruma absürtlüğünden dolayı –biraz da utanıyordu ama olsun- sırıttı.

RED, GOLD AND SEABLUEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin