15

54 10 49
                                    


Videoydu. Bilmese, bir film sahnesinden alınmış olabilecek kadar da güzeldi. Bir ağaç vardı, her yer bembeyazdı ve kar yağıyordu.

 Ağacın altında da öpüşen bir çift. Onlar...

 İkinci öpüşmeleriydi. Henry'nin başlattığı değil, Alex'in başlattığı.

Düşünmeden edemedi: Benim suçum muydu yani?

"Acilen geri çağırılıyorsunuz ekselansları." Konuşan Shaan'dı.

Alex'in göğsü ağrıdı. İzin veremezdi. Henry'nin bununla yalnız yüzleşmesine izin veremezdi ama ne yapacağını bilemiyordu. En azından diplomatik bir krize neden olmadan.

"Onlara uçağımın saatini hatırlat."

Alex başını çevirip prensine baktı. Onun aksine dimdik görünüyordu. Sanki bu büyük bir felaket değilmiş gibi. Değil miydi ki?

"Ekselansları-"

"Olan olmuş. Zamanı geri alamayacaklarına göre birkaç saat erken ya da geç gitmem fark yaratmayacaktır. Beni saraya kapatmadan da planlar yapabilirler. İletişimde olacağımızı ve öğlen birde uçağımızın kalkacağını bildir."

Shaan ağzını açtı ama bir şey diyemeden kapadı.

"Bize biraz müsaade eder misiniz?", diye ekledi Henry. "Kahvaltıda detaylıca konuşuruz. Ellen'ın varlığı da önemli."

Onaylayıp ayrıldılar. Biraz sarsılmış gibiydiler.

Alex içeri girip kapıyı kapattı.

"Pekala... Benim bilmediğim ne biliyorsun? Çünkü Henry, çok sakinsin. Bense panik halindeyim. İkimizi de öyle bir duruma soktuğum için çok üzgünüm v-"

"Öpüştük Alex. Birlikte yaptık. Karşılıklı. Senin suçun değil. İkimizin de suçu değil. Bu videoyu sızdıranın suçu."

Alex ikna olmamıştı ama yine de onayladı.

"Sakinliğini koruyabilmen krallığından kalan bir durum mu?"

Henry gergince güldü: "Sakin değilim Alex. Aslında şu an oldukça endişeliyim. Videoyu tekrar oynatır mısın?"

Alex tabletin hala elinde o ana kadar fark etmemişti. Onaylayıp tekrar başlattı. Henry hemen yanı başına gelmişti.

"Ne görüyorsun?"

Alex Henry'ye baktı. Kaşları çatılmıştı. "Tuzak soru mu bu?"

Henry başını iki yana salladı. "Bize değil Alex, kara bak!"

Alex videoyu tekrar oynattı ve Henry'nin dediğini yaptı. Başta anlamadı. Kar yağıyordu işte! Önce biraz şiddetliydi ama tuhaf bir şekilde onları koza gibi sarmış görünüyordu. Sonra yavaşladı, usul, romantik bir ritim tutturdu ve yağmaya devam etti. Onların üstüne... Sadece onların üstüne... Sanki dans ediyordu. Sanki... Sanki büyü yapılmış gibi...

"Ah...", dedi Alex anlayışla.

"Aslında öpüşmemiz insanların dikkatini dağıttığı için minnettarım.", dedi Henry.

Kısa bir sessizliğin ardından ilk duyulan şey Alex'in gülüşü oldu. Henry ona hayretle baktı.

"Özür dilerim! Sadece sinirlerim bozuldu! Yani tamamen sana odaklı olduğum için benim gözüm öpüşmemize ve senin için sonuçlarına odaklanmışken senin fark ettiğin şey kardı çünkü bunun benim için sonuçlarının neler olabileceğinden korkuyorsun. İkimiz de umutsuz vakayız!" dedi Alex ve gülmeye devam etti. Hatta gülüşü şiddetlenmişti. Üstelik Henry de ona katılmıştı.

RED, GOLD AND SEABLUEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin