"Şimdi Açelya, bu masal niye öyle saçmaydı?"
Gözlerini kuğulara odaklamış bakıyordu. "Benim açımdan gayet güzeldi. Evet, gayet güzeldi."
"Öyle olsun bakalım. Aptal bir kızın çiçeklerine yetişememesini anlattım."
"Şimdi öyle demenin ne gereği var? Sadece fazla sorumluluk almaya çalıştı ama beceremedi."
"Herkes kendi açısından bakıp anlıyor tabii, masal sonuçta. Kalkalım Açelya. Bu masalı anlattığım için pişmanım ve anlatmamayı çok isterdim."
"Geç kalmak çok kötü bir şeydir."
"Vaktin ne zaman dolacağını bilseydi insan geç kalır mıydı?"
"Bilerek geç kalanlar yeterince fazla olduğuna göre; evet."
"Anladım Açelya." Ayağa kalkıp kuğuların birbirine sarmaş dolaş suda nasıl da zarif gittiklerini izledim.
"Bak, gölette fazla vakit geçiriyoruz, aylar oldu. Burayı seviyorum ve burası çok özel olmaya başladı. Yarın sana burada ki atölyemi göstermeyi istiyorum."
Gözleri büyümüş, bana aşağıdan isteğini yerine getirmem için bakıyordu. Bu tam bir aptallık, çirkeflik, iğrençlik. Tiksinti duyuyorum. Yüzüm, ona karşı sıcacık, sevgi dolu, ilk kez kız görüyormuş gibi bakan o sıcak yüzüm... Benim hatam, benim ve masallarımın hatası olacak. Biliyorum, bu duyguyu biliyorum. Yüzün, bazen her şeyden habersiz iken duygularını tamamen dışa yansıtıyor ama duygularını fark ettiğin zaman bir soğukluk kaplıyor; durgunluk, bir yandan engel olamayacağını bilmenin çaresizliği. Bunları bildiğin zaman, duyguların her zaman olduğundan daha yoğun oluyor ve duygularının bu yoğunluğu, yüzünün daha sıcak olmasına sebep olmak yerine neyin içine girdiğinin farkına vardırıyor.
"Eğer-"
"Bakalım oymaların övdüğün kadar güzel çıkabilecek mi Açelya."
Yüzü bir anda kızarmış, sevinmişti. Karşılıklı mıydı? Fark eder miydi?
Öğle vaktine doğru ilerliyordu saat. O da kalktı ve beraber evine doğru gittik. Karşımda şimdi ne vardı? Niye vardı? Karışıyordu hepsi birbirine. Ne kadar da taze. Ne kadar uyumsuz. Ne kadar saçma. Ne kadar da huzurlu. Bu duygu neden bu denli çelişkili. İçim gidiyor bir çift yeşil göze. Günlerim geçiyor aklımda ki sözleriyle. Nereye kadar gidebilir böyle? Başlangıç olduğuna göre bir son da var elbette.
"Birisi ile gülüp eğlendikten sonra ciddi bir şekilde; fikirleri, olayları konuşabilmeyi çok isterdim Açelya. Hatalara karşı tepki vermeden önce düşüncelerini öğrenmek isteyen, neden ve hangi düşünce ile o hatayı yaptığını sorabilen bir insanın yanında bulunmayı isterdim. İsterdim ki; düşüncelerim en azından bir kişinin yanında uzun, saçma ve garip olması önemsiz olarak dinlenebilsin. Bunu isterdim ama olmayacaksa da şikayetim yok.
İnsanlar her yaşta birçok hata yapar ama kimse ya da çoğu kişi neden yaptığını sorgulamaz veya o kişinin özünün nasıl olduğuna bakmaz. Bazen ne kadar mükemmel bir karaktere sahip olursan ol, kimse tarafından hoş karşılanmayacak bir hata yaparsın. İşte tam o zaman yanında sadece bir kişiyi arar gözün. Bulamazsan da sızlanmaya hakkın yok.
Bazı şeyleri kimseye açamazsın Açelya'cığım, kimseye. Ne anlatmaya halin kalır ne de hevesin. Sürüklendikçe sürüklenirsin. Benim kimseye güvenim, sevgim kalmamış Açelya. Bana gelmiş ve gelecek olan hiçbir acıdan geri adım atmayı tercih etmiyorum fakat bir şeyler değişiyor içimde. Yük olmayan şeyler yük olmaya başlıyor. Düşünmekten, çalışmaktan ve yatıp uyanmaktan farklı bir zamana denk geliyorum. Şimdi çalışsam yük olacak, düşünsem en büyük acım o olacak, uyusam rüyalarım kararacak, uyansam güneşim yüzüme vurmayacak. Öncelikle, bunun sebebi benim sabretmek için hiç ama hiç isteğimin olmaması ve durduramadığım merak ve heyecanım. Yani, artık ne yapsam ağır gelecek. Açelya birkaç gün sonra, birkaç gün sonra her şey benim içimde çok değişecek."